Page 221 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 221
A L A N B I L G I S I 21. ÜNITE DINIM DOSTLUK VE KARDEŞLIK IÇINDE OLMAMI ISTER ILGILI SAYFALAR 134–140
SOSYAL DÜZEN KURALLARI maz bir parçasını teşkil etmiştir. Âdâb-ı muâşereti
öğrenmenin farz-ı ayın sayılması da bu sebepledir
Toplu halde, belirli düzen ve kurallara uyarak ya- (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 29). Ahlâk ve âdâb
şama, sadece insana mahsus bir kabiliyet ve ihtiyaç grubunu teşkil eden değer ve kurallar doğal ve sos-
olmayıp bütün canlılar için söz konusudur. yal çevrenin korunmasında da etkin, yapıcı ve uya-
Son dönemlerde yapılan araştırmalar, hayvanların rıcı bir role sahip olup bu alandaki diğer çabalara
da ihtiyaç, şart ve fıtratlarına uygun biçimde çeşitli güçlü bir destek sağlar. Âdâb, görgü ve sosyal düzen
gruplar oluşturdukları ve bu birlikteliği belli ku- kurallarının özü ve mahiyeti aynı olmakla birlikte
rallara bağladıkları, aykırı davrananlara bazı yaptı- biçim ve şekilleri toplumdan topluma değişebilir,
rımlar uyguladıkları, aynı hususun bitkiler için de kültür ve gelenek farklılıklarına tâbi olarak fark-
geçerli olup bu konunun yeni bir bilim dalı olan lılık gösterebilir. Bunlar arasında trafik kuralları,
“bitki sosyolojisi”nin alanını teşkil ettiği bilinmek- genel sağlık ve koruyucu hekimlik kuralları gibi
tedir. Bununla birlikte sosyal hayata en yatkın olan oldukça evrensel nitelikte olanlar da toplantı, soh-
ve buna en çok ihtiyacı bulunan varlığın da insan bet, toplu ibadet, ziyafet, toplu taşıma araçlarında
olduğu açıktır. İşte, sosyal düzen kuralları bu tabii seyahat gibi mahallî karakteri ağır basanlar da bu-
ihtiyacı en iyi şekilde karşılamaya ve birlikte yaşa- lunabilir. Bu tür sosyal düzen kurallarına uymak,
mayı çekilmez olmaktan çıkarıp anlamlı kılmaya toplu halde yaşamanın ve başkalarına saygılı dav-
yönelik önlemlerdir. Din, ahlâk ve hukuk kuralları ranmanın tabii gereği olduğu gibi dinin genel ilke
da bir yönüyle sosyal hayatı düzene koymayı, in- ve amaçlarının, büyüklere saygı ve küçüklere sevgi-
sanların birbirlerine zarar vermeden hatta destek nin, toplum düzenini ve kul hakkını ihlâl yasağının
olarak yaşamasını ve neticede birlikte yaşamayı gü- da gereğidir. Toplumsal düzeni bozucu, insanların
zelleştirmeyi hedeflerler. birlikte ve güven içinde yaşamasını güçleştirici,
Sosyal düzen kurallarının önemli bir kısmını görgü toplumsal kargaşa ve bozgunculuğa yol açıcı dav-
kuralları (âdâb-ı muâşeret) denilen birlikte yaşama ranışlar dinî literatürde fitne ve fesat terimleriyle
sanatı oluşturur. Ahlâk ilmiyle ve kurallarıyla da iç ifade edilir ve şiddetle kınanır. Yoldan geçenlere
içe olan bu kurallar, bireyin benliğine yerleşen iyi eziyet veren olumsuz bir durumun giderilmesinin
huydan ve iyiyi kötüden ayırıp onu iyiye yönlendi- imandan bir parça sayıldığı, ağaçtaki kuş yuvasının
ren melekeden (edep) beslenir; beğeni, takdir ve kı- bozulmasının insanlığa aykırı görüldüğü, başkala-
nanıp ayıplanma şeklinde toplumsal yaptırımla da rını rahatsız eden bir kıyafet ve koku ile camiye ve
desteklenir. Netice itibariyle toplum halinde yaşa- toplum içine girilmesinin kınandığı düşünülürse,
manın yazılı olmayan anaya-sasını oluşturur, insan İslâm dininde sosyal düzeni sağlayıcı kurallara uy-
olmanın nezaketini hatta kişinin kendine saygısını manın ibadet ölçüsünde değerli sayıldığı kolayca
temsil eder. anlaşılır. Böyle olunca Müslümanların trafik ku-
İslâm dininin özünü iman esaslarının, ana unsu- ralları, genel sağlık kuralları, toplu seyahat araç-
runu da ibadetlerin teşkil ettiği doğrudur, fakat larında geçerli nezaket kuralları, cami, okul, salon,
dindarlık bunlardan ibaret değildir. Dindarlık, otel, lokanta, cadde gibi umuma açık yerlerde söz
yaratana kulluk, yaratılana şefkat ve saygı, hiçbir konusu olan görgü kuralları gibi birlikte yaşamanın
canlının hakkını ihlâl etmeden, hiçbir kalbi incit- tabii gerekleri olan sosyal düzen kurallarına uyma
meden hak ve istikamet üzere yaşama demektir. Bi- hususunda da âzami titizliği göstermesi gerekir. Bu
reysel huzur, güven ve mutluluk için de toplumsal tür bir uyum, onun dininin ve dindarlığının da,
sükûn ve barış için de bu gereklidir. Din ve dindar- toplum içinde birey olma konum ve sorumluluğu-
lık öyle anlaşılmaz ve uygulanmazsa, ortaya kaba, nun da tabii gereğidir.
hoyrat ve bencil bir dindar tipi ön plana çıkar; cahil (Kaynak: TDV, İlmihal I+II)
kesimler de dini böyle algılar ve dinden uzaklaşır-
lar. Genel ahlâk, âdâb, görgü ve nezaket kuralları
insanlara dini hoş göstermek için değil, dinin ve
dindarlığın tabii gereği olduğu için benimsenmeli
ve uygulanmalıdır. Böyle olduğu için de ahlâk ve
âdâb dinî kültürümüzde vazgeçilmez bir öneme sa-
hip olmuş, dinî hayatımızın ve eğitimimizin ayrıl-
221