Page 310 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 310

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                                   ÖĞRENME ALANI: AHLAK





        Bir  kimsenin  müslüman  kardeşini  hor  görmesi    onların aralarını uzlaştırıp kaynaştırdı” (el-Enfâl
        kendisine yapacağı kötülük olarak yeter!” (Buhârî,   8/63). Hz. Peygamber de uzlaşma ve kaynaşma ça-
        “Mezâlim”,  3;  Müslim,  “Birr”,  58,  72;  Tirmizî,   bası göstermenin müslümanlar için bir görev oldu-
        “Birr”, 18). “Müslüman müslümanın kardeşidir.       ğuna şöyle işaret eder: “Mümin ülfet eden (uzlaşıp
        Ona haksızlık etmez, onu düşman eline bırakmaz.     kaynaşan) insandır; ülfet etmeyen ve kendisiyle ül-
        Kim müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse Al-    fet kurulamayan insanda hayır yoktur” (Müsned,
        lah da onun ihtiyacını giderir; kim müslüman kar-   II, 400; V, 235). Toplumsal barış ve uzlaşma konu-
        deşini bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onu bir   sunu büyük bir dirayetle işleyen İmam Mâverdî’nin
        sıkıntıdan kurtarır; kim müslüman kardeşinin bir    Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn’deki görüşlerinden de ya-
        kusurunu gizlerse Allah da onun kusurunu gizler     rarlanarak, bu toplumsal görevi gerçekleştirmenin
        (affeder)” (Buhârî, “Mezâlim”, 3; Müslim, “Birr”,   başlıca yollarını şöyle sıralayabiliriz: 1. Din duy-
        58). İnsanlar arasında esas olan sevgi ve kardeşlik   gusu. Bu duygu zıtlıkları önleyerek yardımlaşma
        olduğuna göre haklı gerekçeye dayanmadan her-       ve dayanışmayı sağlar. Nitekim hicretten önce Me-
        hangi bir kimseye karşı düşmanlık duygusu besleyip   dineli Evs ve Hazrec kabileleri arasındaki kin ve
        düşmanca davranmanın İslâm ahlâkı bakımından        düşmanlıklar, bu kabilelerin müslüman olmasıyla
        asla onaylanamayacağı açıktır. Nitekim Kur’ân-ı     ortadan kaldırılmıştır. 2. Sevgiyle oluşan kardeşlik
        Kerîm’de, yüce Allah’ın daha önce Araplar arasın-   ve dostluk. Mâverdî’ye göre bu en güçlü ülfet sebe-
        daki düşmanlıkları kardeşliğe çevirerek aralarında   bidir. Nitekim Hz. Peygamber, yine hicret sonra-
        kaynaşmayı gerçekleştirmesinin onlar için nasıl     sında ilk müslü- man devleti ve toplumu kurarken
        bir büyük lütuf olduğu anlatılmakta (Âl-i İmrân     toplumsal uzlaşma ve kaynaşmayı onların arasında
        3/103); yapılan iyiliklerin en köklü düşmanlıkları   kardeşlikler tesis ederek sağlamıştır. 3. İyilik ve ik-
        bile sıcak dostluklara çevireceği ifade edilmektedir   ram. İnsanların karşılıklı olarak birbirlerine iyilik
        (Fussılet 41/34). İbn Hibbân el-Büstî, toplumsal    ve  ikramda  bulunmaları,  aralarında  gönül  bağları
        hayatta düşmanlıkları önlemenin en etkili yolu-     kurulmasına ve sonuçta ülfetin gerçekleşmesine or-
        nun sevgi olduğunu söyler. Ona göre başkalarının    tam ve imkân hazırlar. Nitekim iyilik etmenin bu
        kendisine düşman olmasını istemeyen kimse için      toplumsal etkisini Kur’ân-ı Kerîm de ifade etmek-
        en uygun yol kendisinin de başkasına düşman ol-     tedir (el-Mâide 5/2). 4. Selâmlaşma. Hz. Peygam-
        mamasıdır. Özellikle kurulmuş bir dostluğu düş-     ber Allah’a yemin ederek başladığı bir sö- zünde,
        manlığa çevirmek “çok büyük bir suç”tur. “Akıllı    “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi
        insan kötülüğe kötülükle karşılık vermez, küfür ve   sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız” buyurduktan
        hakareti silâh olarak kullanmaz” (Ravzatü’l-ukalâ’   sonra yanındakilere, aralarında sevgi bağını ancak
        ve nüzhetü’l-fuzalâ’, s. 94-95).                    selâmlaşarak kurabileceklerini bildirmiştir (Müs-
                                                            lim, “Îmân”, 93- 94). Selâmın bu önemi sebebiyle-
        b) Toplumsal Barış ve Uzlaşma                       dir ki, Kur’ân-ı Kerîm’de evlere girerken mutlaka

        İslâmî kaynaklarda toplumsal barış, uzlaşma ve      selâm verilmesi (en-Nûr 24/27), selâma daha güze-
        kaynaşmayı ifade eden kavramlar arasında en yay-    liyle veya aynıyla karşılık verilmesi (en-Nisâ 4/86)
        gın kullanılanı ülfet kelimesidir. Özellikle Câhi-  emredilmiştir.  5.  Tokalaşma.  Kaynaklarda  genel-
        liye kabileciliği ve asabiyet duygusunun tahribatıyla   likle musâfaha kelimesiyle ifade edilen tokalaşma
        büyük bir parçalanma ve nefret döneminden sonra     Hz. Peygamber’in sünnetinde de yer alan İslâmî bir
        İslâm toplumu için barış, uzlaşma ve kaynaşma özel   muaşeret kuralıdır. Bu kelimenin kökü olan “safh”
        bir önem kazanmış; âyet ve hadislerde gerek ülfet   kelimesinin âyetlerde “hoşgörülü ve affedici olma”
        ve bundan türetilmiş kelimelerle, gerekse aynı veya   anlamlarında geçtiğini dikkate alarak (meselâ bk.
        yakın anlamlarda kullanılan sulh, ıslah gibi başka   el-Bakara 2/109; el-Hicr 15/85; ez-Zuhruf 43/79),
        kelimelerle müslümanlar arasında barış ve kardeş-   tokalaşmanın da bir kimsenin, elini sıktığı insana
        liğe dayalı güçlü bağlar kurulması amaçlanmıştır.   karşı hoşgörüsünü, affediciliğini ve sevgisini sim-
        Câhiliye dönemiyle İslâmî dönemin insan farkına     geleyen bir davranış olarak değerlendirmek gerek-
        işaret etmesi bakımından son derece ilgi çekici olan   mektedir. Nitekim dargın olan kimselerin el sıkı-
        bir âyette Hz. Peygamber’e hitaben şöyle buyurul-   şarak barışmaları birbirlerini affedip yeniden dost
        muştur: “Yeryüzündeki her şeyi verseydin yine de    olduklarını ifade eder. Tokalaşmanın bu yüksek
        onların kalplerini uzlaştıramazdın; fakat Allah     ahlâkî anlamı sebebiyle olmalıdır ki Hz. Peygam-
   310
   305   306   307   308   309   310   311   312   313   314   315