Page 312 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 312

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                                   ÖĞRENME ALANI: AHLAK





        yeryüzünde  bozgunculuk  çıkarmaya  karşılık  ol-   miştir” (el-Hucurât 49/14) diye cevap verilmesini
        maksızın (yani hak etmediği halde) bir cana kıyan   ister. Şu halde iman bir gönül meselesi olup asla
        kimse sanki bütün insanları öldürmüş gibidir” (el-  baskı konusu olamaz. Nitekim İslâm’ın ortaya çı-
        Mâide 5/32). Aynı âyetin devamında “Birine hayat    kışı gerçek anlamda bir vicdan hürriyeti mücadelesi
        veren kimse de bütün insanlara hayat vermiş gibi-   şeklinde olmuştur. Kuşkusuz İslâm, insanları
        dir” buyurularak, bir kimsenin hayatını bağışla-    imana davet etmekle birlikte, bundan da önemlisi
        mak, öldürülmesine engel olmak veya herhangi bir    vicdanlar üzerine baskı yapılmasını şiddetle eleşti-
        şekilde onu ölümden kurtarmak suretiyle hayatını    riyordu. Kur’ân-ı Kerîm’in müşrik Araplar’la Ehl-i
        devam ettirmesine sebep olmanın da bütün insan-     kitaba yönelttiği eleştirilerin temelinde büyük öl-
        lara hayat vermek kadar değerli bir davranış olduğu   çüde  bu kesimlerin  müslü-  manlar  karşısında  ta-
        bildirilmiştir. Başka dinden olmakla beraber müs-   kındıkları zorba, baskıcı ve inatçı tavır vardı. İn-
        lümanlarla savaş halinde bulunmayan diğer top-      sanlar üzerinde terör estirerek onların dinlerini
        lumlara mensup insanların hayatları da ilke olarak   özgürce seçmelerine  engel  olanlara  karşı  yüzlerce
        dokunulmazdır (bk. Buhârî, “Cizye”, 5; “Diyât”,     âyette çok sert bir üslûp kullanıldığı görülmektedir
        30). Savaş halinde bile fiilen savaşa katılmayan ka-  (meselâ bk. Âl-i İmrân 3/99; el-A’râf 7/86; en-Nahl
        dınlara, çocuklara, din adamlarına, fiilen savaşa   16/88; el-Münâfikun 63/2). Müslümanlık karşısın-
        katılmayıp işiyle gücüyle meşgul olanlara, hatta sa-  daki baskıları anlatan âyetlerin birinde, zorbaların
        vaş meydanından kaçanlara ve yaralılara dokunul-    insanlara,  “Bu  Kur’an’ı dinlemeyin;  okunuşu sıra-
        mayacağı hükmü getirilmiştir (Yahyâ b. Âdem,        sında gürültü çıkarın; böylece belki ona galip gelir-
        Kitâbü’lHarâc,  s.  48).  Aynı  nedenle  İslâmiyet’in,   siniz (kuru gürültüyle Kur’an’ın sesini boğarsınız)”
        insanın bizzat kendi hayat hakkına da saygı göster-  (Fussilet  41/26)  diye  tâlimat  verdikleri;  Kur’an
        mesini öngördüğü ve bu sebeple intiharı kesinlikle   âyetlerini okuyanların üzerlerine saldırmaya kal-
        yasakladığı daha önce ifade edilmişti. 2. Kişilerin   kıştıkları (el-Hac 22/72) bildirilmektedir. Nitekim
        şahsiyet ve onurlarının korunması. Bu da temel bir   gittikçe ağırlaşan bu baskılar karşısında müslü-
        hak olup İslâm dini müslümanlara birbirlerinin ırz,   manlar önce iki defa Habeşistan’a sonra da Medi-
        namus, şeref ve haysiyetlerine saygılı olmayı emret-  ne’ye göç etmek zorunda kalmışlardı. Kur’ân-ı
        miştir. İslâm ahlâkında insanlarla alay etmek, kü-  Kerîm, eski kavimlerin dinî hayatları hakkında
        für ve hakaret, gıybet, haset, iftira, işkence, baskı   bilgi verirken güçsüz insanların vicdanları üzerinde
        gibi onur ve haysiyet kırıcı tutum ve davranışların   baskı uygulayıp gerçeği kabul etmelerine engel olan
        yasak olduğunu gösteren pek çok âyet ve hadis bu-   zorbalardan söz ederek, baskıya uğrayanların âhi-
        lunmakta olup bütün bu hükümlerle kişilerin şahsi-  rette bunlara, “Siz olmasaydınız biz kesinlikle iman
        yet ve onurlarının korunması amaçlanmıştır. 3.      edecektik” (Sebe’ 34/31) diyeceklerini bildirir. Bu
        Özel hayatın gizliliği. İnsanların birbirleri hak-  suretle Kur’ân-ı Kerîm, müslüman olmayan kesim-
        kında kötü zan beslemelerini ve birbirlerinin gizli   lerin dinî ve vicdanî kanaatler üzerinde baskı kur-
        durumlarını araştırmalarını yasaklayan (elHucurât   malarını eleştirirken, müslümanlara da aynı ko-
        49/9);  aynı şekilde evlere  izin alıp selâm  vererek   nuda yükümlülükler getirmiştir. Bunların en kesin
        girmeyi emreden âyetler (en-Nûr 24/27-28) ve ha-    olanı, “Dinde zorlama yoktur” (el-Bakara 2/256)
        disler (Buhârî, “Edeb”, 60; Müslim, “Birr”, 72;     şeklindeki açık ve kesin hükümdür. Birçok âyette
        Zühd”, 52), insanların mahremiyetine saygı göster-  Hz. Peygamber’in bile dinî görevinin tebliğden
        menin bir görev olduğuna delâlet eder. Konuşmala-   ibaret bulunduğu, onun yalnızca “müjdeleyici ve
        rında genellikle son derece nazik bir dil kullanan,   uyarıcı” olduğu, insanlar üzerinde baskı kurup zor
        kırıcı olmamaya özen gösteren Hz. Peygamber, in-    kullanma yetkisinin bulunmadığı açıklıkla ifade
        sanları arkalarından çekiştiren ve özel hayatlarını   edilmiştir (meselâ bk. Yûnus 10/108; el-İsrâ
        deşifre etmeye çalışanları ağır bir dille eleştirerek   17/105). Onun bir zorba değil, sadece uyarıcı ol-
        Allah’ın kıyamet gününde bunları rezil edeceği      duğu belirtilirken (el-Gaşiye 88/21-22), bu uyarma
        uyarısında bulunmuştur (Müsned, IV, 421). 4. Din    ve hatırlatmanın yani davetin yöntemi ise şöyle be-
        ve vicdan hürriyeti. İman, içten benimseme ve gö-   lirlenmiştir:  “Rabbinin yoluna  hikmetle  ve güzel
        nüllü inanma meselesidir. Bu şekilde inanmamış      öğütle çağır; onlarla mücadeleni en güzel bir yolla
        olan bedevîlerin “İman ettik” demelerini yersiz bu-  yap. Senin rabbin, kendi yolundan sapanı çok iyi
        lan Kur’an, onlara, “Henüz iman kalbinize girme-    bilmektedir; yine O, doğru yolda olanı da çok iyi
   312
   307   308   309   310   311   312   313   314   315   316   317