Page 92 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 92

DER S        İ Ş L EN İ Ş İ                                                          ÖĞRENME ALANI: İNANÇ




        ALLAH'A IMAN                                        lenmemiş bir kişinin Allah'ın varlığını ve birliğini

                                                            kabullenmesi gerekir. Bu sebeple Kur'ân-ı Kerîm'de
        a) Allah Inancı                                     Allah Teâlâ'dan  bahseden âyetlerin çoğu,  O'nun
        Kâinatı yaratan, idare eden, kendisine ibadet edilen   sıfatlarını konu edinmiştir. Bu âyetlerde özellikle
        tek ve en yüce varlık olan Allah'a iman, iman esas-  tevhid inancı üzerinde durularak Allah'ın ortağı ve
        larının birincisi ve temelidir. Bütün ilâhî dinlerde   benzeri olmadığı ısrarla vurgulanmıştır. Allah'ın
        Allah'ın varlığı ve birliği (tevhid) en önemli inanç   var oluşu konusu, Kur'an'da insan için bilinmesi ta-
        esası olmuştur. Çünkü bütün inanç esasları Allah'a   bii, zorunlu ve apaçık bir gerçek olarak kabul edil-
        imana ve O'nun birliği esasına dayanmaktadır.       miştir. Selim yaratılışı bozulmamış insanın normal
        "Allah" kelimesinin, kendisine ibadet edilen yüce   olarak yaratanını tanıyacağı belirtilmiştir. Ancak
        varlığın özel ismi olduğunu kabul eden bütün İslâm   her toplumda çeşitli sebeplerle inanmayanlar veya
        âlimleri konu ile ilgili açıklamaları sırasında O'nu   şüphede olanlar bulunabilecektir. İşte böyleleri için
        şöyle tanımlamışlardır: "Allah, varlığı zorunlu olan   Allah'ın varlığının ispat edilmesi önem arz etmek-
        ve bütün övgülere lâyık bulunan yüce varlığın adı-  tedir. Bu da öncelikle Allah'ın varlığının ve birliği-
        dır". Tanımdaki "varlığı zorunlu olan" kaydı, Al-   nin delillerinin öğrenilmesi ile mümkün olur.
        lah'ın yokluğunun düşünülemeyeceğini, var olmak     İslâm akaidine göre Allah birdir ve tektir. Bu bir
        için başka bir varlığın O'nu var etmesine ve deste-  oluş, sayı yönüyle bir "bir"lik değildir. Çünkü sayı
        ğine muhtaç olmadığını, dolayısıyla O'nun, evrenin   bölünebilir ve katlanabilir. Allah böyle olmaktan
        yaratıcısı ve yöneticisi olduğunu ifade etmektedir.   yücedir. O'nun bir oluşu, zâtında, sıfatlarında,
        "Bütün övgülere lâyık bulunan" kaydı ise, yetkinlik   isimlerinde ve fiillerinde, rab oluşunda ve hâkimi-
        ve aşkınlık ifade eden isim ve sıfatlarla nitelendi-  yetinde eşi ve benzeri olmayışı yönündendir. İhlâs
        ğini anlatmaktadır. Allah kelimesi, İslâmî metin-   sûresinde Allah'ın bir olduğu, hiçbir şeye muhtaç
        lerde, gerçek mâbudun (ibadet edilen varlığın) ve   olmadığı, doğurmadığı ve doğurulmadığı, O'nun
        tek yaratıcının özel ismi olarak kullanılagelmiştir.   hiçbir denginin bulunmadığı ifade edilirken, Kâ-
        Bu sebeple O'ndan başka bir varlığa ad olarak veril-  firûn sûresinde de ibadetin ancak Allah'a yapıla-
        memiş, gerek Arapçada, gerekse bu lafzı kullanan    cağı, Hz. Peygamber'in, kâfirlerin taptıklarına ön-
        diğer Müslüman milletlerin dillerinde herhangi bir   ceden tapmadığı gibi, sonra da tapmayacağı ısrarla
        çoğul şekli de oluşmamıştır.                        vurgulanmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'in pek çok sûre-
        Allah'a iman, Allah'ın var ve bir olduğuna, bütün   sinde Allah'ın birliğini, eşi ve benzerinin bulunma-
        üstünlük sıfatlarıyla nitelenmiş ve noksan sıfat-   dığını vurgulayan pek çok âyet vardır: "Allah evlât
        lardan uzak ve yüce bulunduğuna inanmaktır. Bir     edinmemiştir. O'nunla beraber hiçbir Tanrı da yok-
        başka deyişle Allah hakkında vâcip (zorunlu, ge-    tur. Aksi takdirde her Tanrı kendi yarattığını sevk
        rekli), câiz ve imkânsız sıfatları bilip öylece kabul   ve idare eder ve onlardan biri mutlaka diğerine üs-
        etmektir. Her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten bir   tünlük sağlardı. Allah onların yakıştırdıkları şey-
        Allah'a inanmak, ergenlik çağına gelmiş ve akıllı   lerden münezzehtir" (el-Mü'minûn 23/91), "Eğer
        her insanın ilk ve aslî sorumluluğudur. İlâhî dinle-  yerde ve gökte Allah'tan başka tanrılar bulunsaydı
        rin kesintiye uğradığı dönemlerde yaşamış olan veya   yer ve gök kesinlikle bozulup gitmişti..." (el-Enbiyâ
        hiçbir dinden haberi olmayan kimseler de bir Al-    21/22). Evrendeki düzen Allah'ın birliğinin en açık
        lah inancına sahip olmakla yükümlüdürler. Çünkü     delilidir.
        insan yaratılıştan getirdiği mutlak ve üstün güce
        inanma duygusu ile evrendeki akıllara durgunluk     c) Allah'ın Varlığının Delilleri
        veren düzeni gördükten sonra bu düzeni sağlayan     Bir  kısım  İslâm  bilginine  göre  insandaki  Allah
        bir ve eşsiz yaratıcının varlığı inancına kolaylıkla   inancı, zorunlu ve yaratılıştan olduğu için Allah'ın
        ulaşır. "...Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında   varlığına dair dışarıdan deliller aramaya, mantıkî
        şüphe mi vardır?..." (İbrâhim 13/10) meâlindeki     ve aklî deliller sunmaya ihtiyaç yoktur. Yaratılışı
        âyet bu gerçeği dile getirmektedir.                 bozulmamış, aklı karışmamış her insan Allah'ın
                                                            var ve bir olduğunu bulur ve anlar. Bu yoldaki delil-
        b) Allah'ın Varlığı ve Birliği                      ler sadece insanı uyarmak, içindeki zorunlu bilgiyi
        Allah inancı insanda fıtrî (yaratılıştan) olduğu için,   ve şuuru geliştirmek içindir. Mıknatıs ile demir
        normal şartlarda çevreden olumsuz bir şekilde etki-  birbirine yaklaşınca mıknatıs demiri çeker. Çünkü
    92
   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97