Page 136 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 136
A L A N B I L G I S I ÖĞRENME ALANI: INANÇ
IMAN-ISLAM ILIŞKISI hiri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî minallâhi teâlâ
ve'l-ba‘sü ba‘de'l-mevti hakkun. Eşhedü enlâ ilâhe
İslâm sözlükte, "itaat etmek, boyun eğmek, bağ- illallâh ve eşhedü enne muhammeden abduhû ve
lanmak, bir şeye teslim olmak, esenlikte kılmak" rasûlüh" (Allah'a, meleklerine, kitaplarına, pey-
anlamlarına gelir. Terim olarak, “yüce Allah'a itaat gamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şer-
etmek, Hz. Peygamber'in din adına bildirmiş ol- rin Allah'tan olduğuna inandım. Öldükten sonra
duğu şeylerin hepsini kalp ile tasdik edip dil ile diriliş haktır. Allah'tan başka ilâh olmadığına,
söyleyerek, inandıklarını yaşamak, sözleri ve dav- Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şa-
ranışları ile kabul edip benimsediğini göstermek” hitlik ederim). Âmentüde belirtilen esasların hepsi
demektir. Kur'ân-ı Kerîm'de iman ile İslâm, bazan Kur'an'da çeşitli ifadelerle yer almıştır: "...Asıl iyi
aynı bazan farklı anlamda kullanılmıştır. İman ile olan kimse, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, ki-
İslâm aynı anlamda kullanılırsa bu durumda İslâm taba, peygamberlere inanandır" (el-Bakara 2/177),
keli-mesi, İslâm'ın gerekleri olan hükümlerin din- "Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamber-
den olduğuna inanmak, İslâm'ı bir din olarak be- lerini ve âhiret gününü inkâr ederse, şüphesiz derin
nimsemek ve ona boyun eğmek mânasına gelir. İs- bir sapıklığa sapmıştır" (en-Nisâ 4/136) meâlindeki
lâm çok geniş bir kavramdır ve teslimiyet demektir. âyetlerde iman esasları Allah'a, meleklere, kitap-
Teslimiyet ise üç türlü olur. Ya kalben olur ki, bu lara, peygamberlere ve âhirete iman olmak üzere
kesin inanç demektir. Ya dille olur ki, bu da ikrar- beş ilkede toplanmış, kader bunlar arasında zik-
dır. Ya da organlarla olur ki, bunlar da amellerdir. redilmemiştir. Ancak bazı âyetlerde (er-Ra‘d 13/8;
İşte İslâm'ın üç şeklinden biri olan kalbin teslimi- el-Hicr 15/21; el-Furkan 25/2; el-Kamer 54/49) her
yetine ve bağlılığına iman denilir. Şu âyette iman şeyin Allah'ın takdirine bağlı bulunduğuna dair ifa-
ile İslâm aynı anlamda kullanılmaktadır: "...Ancak delerden hareketle âlimler hayrı ve şerri ile birlikte
âyetlerimize inanıp da teslim olanlara duyurabilir- kadere inanmayı bir iman esası olarak zikretmişler-
sin" (en-Neml 27/81). Eğer iman ile İslâm aynı an- dir. Cibrîl hadisinin Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî
lamda kullanılırsa, o zaman her mümin müslimdir, ve İbn Mâce rivayetleri de kader konusunu bir iman
her müslim de mümindir. İman ile İslâm'ın farklı esası olarak zikreder. Kader konusunun iman esas-
kavramlar olarak ele alınması durumunda her mü- larını belirten âyetlerde yer almayışı, Allah'ın ilim,
min, müslim olmakta, fakat her müslim, mümin irade, kudret ve tekvîn sıfatlarının kapsamı içinde
sayılmamaktadır. Çünkü bu anlamda İslâm, kalbin yer almasına bağlanmalıdır. Çünkü Allah'ın anı-
bağlanışı ve teslimiyeti değil de, dilin ve organların lan sıfatlarına gereğince inanan, kadere de inanmış
teslimiyeti, belli amellerin işlenmesi demektir. Bu olmaktadır. Âmentüde yer alan esaslardan Allah'a
durumda İslâm daha genel bir kavram, iman daha iman ile kader ve kazâya iman konularında, vahiyle
özel bir kavram olmaktadır. Meselâ münafık, di- birlikte aklî-mantıkî açıklama ve ispatlar yapılabi-
liyle Müslüman olduğunu söyler, buyrukları yerine leceği, his ve tecrübeye dayalı bilgilerden yararla-
getiriyormuş izlenimi verir, fakat kalbiyle inan- nılabileceği kabul edilmiş ise de, âhirete iman ve
maz. Münafık gerçekte inanmadığı halde, dünyada meleklere iman konularında bu mümkün görülme-
Müslümanmış gibi gözükebilir. Şu âyet-i kerîmede miş, bu hususlarda sadece vahyin verdiği bilgilere
iman ile İslâm ayrı kavramlar olarak geçmektedir: güvenilebileceği belirtilmiştir.
"Bedevîler inandık dediler. De ki: Siz iman etme-
diniz, ama boyun eğdik deyin. Henüz iman kalple- a) Allah'a iman
rinize yerleşmedi..." (el-Hucurât 49/14). Kâinatı yaratan, idare eden, kendisine ibadet edilen
tek ve en yüce varlık olan Allah'a iman, iman esas-
Iman esasları larının birincisi ve temelidir. Bütün ilâhî dinlerde
İslâm dininin iman esasları ilmihal kitaplarında Allah'ın varlığı ve birliği (tevhid) en önemli inanç
âmentü terimiyle ifade edilir. Arapça âmene fi- esası olmuştur. Çünkü bütün inanç esasları Allah'a
ilinin birinci tekil şahsı olan âmentü, "inandım" imana ve O'nun birliği esasına dayanmaktadır. "Al-
demektir. Terim olarak, iman esaslarını kısa ve öz lah" kelimesinin, kendisine ibadet edilen yüce var-
olarak ihtiva eden metni ifade etmek için kullanı- lığın özel ismi olduğunu kabul eden bütün İslâm
lır. Âmentünün metni şudur: "Âmentü billâhi ve âlimleri konu ile ilgili açıklamaları sırasında O'nu
melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî ve'l-yevmi'l-â- şöyle tanımlamışlardır: "Allah, varlığı zorunlu olan
136