Page 139 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 139

ILGILI SAYFALAR: 86–89                                                          13. ÜNITE  IMAN AĞACIMIZ





           den hiçbirinin  babası  değildir.  Fakat o, Allah'ın   dunu da iste; ama dünyadan da nasibini unutma..."
           resulü ve peygamberlerin sonuncusudur..." (el-Ah-   (el-Kasas 28/77).
           zâb 33/40). Artık ondan sonra peygamber gelme-
           yecektir. Onun getirdiği mesaj da kıyamete kadar    f) Kaza ve kadere iman
           sürecektir. Hz. Muhammed'den sonra yeni bir pey-    Kader sözlükte "ölçü, miktar, bir şeyi belirli öl-
           gamber geleceği, onun da yeni bir kitap getireceği   çüye göre yapmak ve belirlemek" anlamlarına gelir.
           konusunda ortaya atılan iddialar, Kur'an'ın bu apa-  Terim olarak “yüce Allah'ın, ezelden ebede kadar
           çık hükmünü, Hz. Muhammed'in “hâtemü'n-ne-          olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve
           biyyîn”  (peygamberlerin  sonuncusu)  olduğu  inan-  niteliklerini, ezelî ilmiyle bilip sınırlaması ve tak-
           cını inkârdan başka bir şey değildir.               dir etmesi” demektir. Allah'ın ilim ve irade sıfat-
                                                               larıyla ilgili bir kavram olan kader, evreni, evren-
           e) Ahirete iman                                     deki tüm varlık ve olayları belli bir nizam ve ölçüye
           Âhiret, sözlükte "son, sonra olan ve son gün" an-   göre düzenleyen ilâhî kanunu ifade eder. Sözlükte
           lamlarına gelir. Terim olarak âhiret, İsrâfil'in (a.s.)   "emir, hüküm, bitirme ve yaratma" anlamlarına
           Allah'ın emriyle, kıyametin kopması için sûra ilk   gelen kazâ, Cenâb-ı Hakk'ın ezelde irade ettiği ve
           defa üflemesiyle başlayacak olan ebedî hayata deni-  takdir buyurduğu şeylerin zamanı gelince, her bi-
           lir. İsrâfil (a.s.) sûra ikinci defa üfleyince insanlar   risini ezelî ilim, irade ve takdirine uygun biçimde
           diriltilip hesaba çekilecek, sonra dünyadaki iman   meydana getirmesi ve yaratmasıdır. Kazâ Allah'ın
           ve amellerine göre ceza ve mükâfat görecek, cennet-  tekvîn sıfatı ile ilgili bir kavramdır.
           likler cennete, cehennemlikler cehenneme girecek    Kader ve kazâya iman yüce Allah'ın ilim, irade,
           ve orada kalacaklardır. Âhirete iman, iman esasla-  kudret ve tekvîn sıfatlarına inanmak demektir.
           rından olup genellikle Kur'an'da "el-yevmü'l-âhir"   Bir başka deyişle bu sıfatlara inanan kimse, kader
           (son gün) şeklinde, Allah'a imanla yan yana zikre-  ve kazâya da inanmış olur. Bu durumda kader ve
           dilmiştir. Bu da âhiret inancının iman esasları ara-  kazâya inanmak demek, hayır ve şer, iyi ve kötü, acı
           sında çok önemli olduğunu göstermektedir. Allah'a   ve tatlı, canlı ve cansız, faydalı ve faydasız her ne
           ve O'nun birer yol gösterici olarak peygamberler    varsa hepsinin Allah'ın bilmesi, dilemesi, kudreti,
           gönderdiğine inanmak, insanların sorumlu oldu-      takdiri ve yaratması ile olduğuna, Allah'tan başka
           ğuna inanmayı da gerekli kılar. İnsandaki sorum-    yaratıcı bulunmadığına inanmak demektir. Dün-
           luluk duygusu da kişiyi, yaptıklarının karşılığını   yada meydana gelmiş ve gelecek olan her şey, Al-
           göreceği âhiret hayatına inanmaya götürür. Âhirete   lah'ın ilmi, dilemesi, takdiri ve yaratması ile olur.
           inanmayan kimse Kur'an âyetlerini inkâr ettiği için   Her şeyin bir kaderi vardır. Bunun anlamı ise şu-
           kâfir olur: "...Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını,   dur: Yüce Allah, insanları hür iradeleriyle seçecek-
           peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse o     leri şeylerin nerede ve ne şekilde seçileceğini ezelî
           tam mânasıyla sapıtmıştır" (en-Nisâ 4/136) meâlin-  yani zamanla sınırlı olmayan mutlak ilmiyle bilir
           deki âyet bunu açıkça belirtmektedir.               ve bu bilgisine göre diler, yine Allah bu dilemesine
           Kur'ân-ı Kerîm'in pek çok âyetinde dünya hayatının   göre takdir buyurup zamanı gelince kulun seçimi
           geçici, âhiretin ise ebedî olduğu, insanların dünya-  doğrultusunda yaratır. Bu durumda Allah'ın ilmi,
           nın geçici zevklerine ve aldatmacalarına kanmama-   kulun seçimine bağlı olup, Allah'ın ezelî mânada
           ları, daha hayırlı ve kalıcı olan âhiret mutluluğunu   bir şeyi bilmesinin, kulun irade ve seçimi üzerinde
           yakalamaları gerektiği vurgulanmaktadır. Bununla    zorlayıcı bir etkisi yoktur. Aslında insanlar, Al-
           birlikte Kur'an, dünya hayatının da ihmal edilme-   lah'ın kendileri hakkında sahip olduğu bilgiden
           mesi gerektiğini, çünkü âhiretin dünyada kazanı-    habersizdirler ve pratik hayatta bu bilginin etkisi
           lacağını, âhirette mutlu olmanın, dünyadaki yaşa-   altında kalmaksızın kendi iradeleriyle davranmak-
           yışa bağlı bulunduğunu ifade etmektedir: "Fakat siz   tadırlar. Bir başka ifadeyle söylersek biz, yüce Al-
           (ey insanlar) âhiret daha hayırlı ve daha devamlı   lah bildiği için belli işleri yapmıyoruz. Bizim bu iş-
           olduğu halde dünya hayatını tercih ediyorsunuz"     leri yapacağımız, O'nun tarafından ezelî ve mutlak
           (el-A‘lâ 87/16-17), "...Şüphesiz bu dünya hayatı ge-  anlamda bilinmektedir.
           çici bir eğlencedir. Ama âhiret, gerçekten kalınacak   Allah, kulu seçen ve seçtiklerinden sorumlu olan
           bir yurttur" (el-Mü'min 40/39), "Allah'ın sana ver-  bir varlık olarak yaratmış, onu emir ve yasaklarla
           diğinden (O'nun yolunda harcayarak) âhiret yur-     sorumlu ve yükümlü tutmuştur. Ayrıca Allah Teâlâ,
                                                                                                                139
   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143   144