Page 124 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 124

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                         ÖĞRENME ALANI: DIN, KÜLTÜR, BILIM




        TOPLUMSAL GÖREV VE SORUMLULUKLAR                    ülkenin  bireylerini  ve  nesillerini  bir  araya  getirip

                                                            kaynaştıran en önemli gücün sevgi olduğunu be-
        İnsanın toplumsal bir varlık olduğu şeklindeki      lirtir. Fârâbî’ye göre toplum sevgiyle kaynaşır, ada-
        yaygın görüş müslüman bilginlerce de kabul edil-    letle yaşar. Sevgi ya doğal ve kendiliğinden olur
        miştir. Esasen Kur’ân-ı Kerîm’de de bu hususun      (ana  babanın  evlâdını  sevmesi  gibi);  ya  da  iradî
        benimsendiği görülmektedir (meselâ bk. el-Enfâl     olur. İradî sevgi, ancak -başta Allah’a iman olmak
        8/63). Ayrıca pek çok âyet ve hadiste toplumsal     üzere- insanların ortak inançlarda ve (adalet, doğ-
        hayatı düzenleyen hükümlerin konulması insanın      ruluk, dürüstlük, cömertlik, edep, hayâ gibi) fazi-
        sosyal bir varlık olduğu kabulünün bir sonucudur.   letlerde birleşmeleriyle mümkündür. Bu suretle bir-
        Hz. Peygamber’in hayatından da ilham alarak hiç     birini seven ülke insanları, kendilerinkiyle birlikte
        tereddüt etmeden belirtebiliriz ki, İslâmî öğretide   sevdikleri diğer insanların yarar ve mutluluklarını
        ideal insan, kendini toplumdan izole etmiş, dün-    da düşünürler. Böylece aralarındaki birlik ve kay-
        yaya ve hayata sırtını çevirmiş münzevî insan değil,   naşma daha  da  artar.  Buna  karşılık  birbirini sev-
        bir toplum içinde yaşayan, dünya hayatının olumlu   meyen bireyler, birbirinin yararını ve mutluluğunu
        ve olumsuz şartlarıyla yüz yüze gelen, hayatla ve   da istemezler. Gazzâlî ise benzer açıklamalar geti-
        dünya ile hesaplaşan; hayatı, dünyayı, toplumu ve   rerek konuyu derin bir vukufla işlediği İhyâ’ın ilgili
        devleti Allah’ın iradesine ve insanlığın en yük-    bölümünde sevginin derecelerini özetle şöyle sıra-
        sek mutluluğuna uygun kılma çabalarına katkıda      lar: İnsan öncelikle kendisini ve kendi varlığının
        bulunan, nihayet başkaları için de yaşayabilen  ve   devamını sağlayan şeyleri, ikinci olarak da kendi-
        onlardan gelecek sıkıntılara katlanabilen insandır.   sine iyilik ve ikramda bulunanları sever. Bu sebeple
        Bu sebeple İslâmiyet, yalnız bireysel hayatla il-   gerek Kur’an’da gerekse hadislerde sevginin gelişip
        gili değil, toplum ve devlet düzeniyle ilgili olarak   yaygınlaşması için insanların birbirlerine iyilik ve
        da önemli ilkeler koymuş olup bunlar içinde ah-     ikramda bulunmaları emredilmiştir. Sevginin en
        lâkî olanlar geniş bir yer tutar. Aşağıda başlıcala-  yüksek derecesi ise, bu tür ben merkezli anlayışı
        rına işaret edilecek olan bu ilkeler hakkında gerek   aşarak başkasını, ondaki iyilik, erdem, güzellik ve
        Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde, gerekse diğer İslâmî   yetkinlik gibi üstün nitelikler dolayısıyla sevmek-
        literatürde çok zengin bilgiler bulunmaktadır.      tir. Böylece insanda  sevgi,  maddî  olanı  sevmekle
                                                            başlar, mânevî olanı sevmekle gelişir. En yüksek
        a) Sevgi, Kardeşlik ve Dostluk                      sevgi ise Allah sevgisi ve Allah için sevgidir. İslâm

        İslâm ahlâk literatüründe  muhabbet, meveddet       ahlâkında “Allah için sevgi” deyimi aynı zamanda
        gibi kelimelerle ifade edilen sevgi duygusu, insanın   karşılıksız sevgiyi ifade eder. Hz. Peygamber’in bu
        hemcinsleriyle arasındaki ilişki ve kaynaşmasının   sevgiyi kişinin imanından haz duymasını sağlayan
        en önemli unsuru ve dolayısıyla toplumsal hayatın   üç önemli meziyet arasında zikretmesi ilgi çekici-
        kurulması ve güçlendirilmesinin vazgeçilmez şartı   dir (bk. Buhârî, “Îmân”, 9, 14). Başka bir hadiste
        olduğu için Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde müs-    böyle bir sevgiyle kaynaşmış toplumsal yapı şöyle
        lümanların kardeş olduğu belirtilerek (meselâ bk.   tanımlanır:  “Müminler  birbirini  sevmekte,  birbi-
        Âl-i İmrân 3/103; el-Hucurât 49/10) onlar arasında   rine  şefkat  göstermekte  ve  korumakta,  herhangi
        güçlü bir sevgi bağı kurulması öngörülmüştür.       bir organı rahatsız olduğunda diğer organları da bu
        Gerçek anlamda ilk müslüman toplumun kurul-         yüzden uykusuzluğa ve hummaya tutulan bir vü-
        duğu Medine’de, Mekke’den göç edenlere kucak        cut gibidirler” (Buhârî, “Edeb”, 27). Böylece sevgi
        açan Medineli müslümanlar Kur’ân-ı Kerîm’de,        ve sevginin doğal bir sonucu olan kardeşlik, dost-
        “Onlar, hicret edip yanlarına gelenleri severler” (el-  luk gibi kavramlar, sadece bir duygu yapısını de-
        Haşr 59/9) diye takdir edilir. Bunların muhacirlere   ğil, insanları olumlu eylemlere yönelten bir ahlâk
        yaptıkları yardımlar sebebiyle Kur’ân-ı Kerîm’de,   motifini ve toplumsal dayanışma unsurunu da ifade
        “ensar” (yardım severler) diye anılmaları (et-Tevbe   etmektedir. İslâm ahlâkının bu aksiyoner karakte-
        9/100, 117) ve bütün İslâm tarihi boyunca sadece    rini dile getirmek üzere Hz. Peygamber şöyle bu-
        bu isimle ebedîleşmeleri,  İslâm ahlâkında sevgi    yurmuşlardır: “Müslüman müslümanın kardeşidir.
        ve onun ürünü olan dayanışmanın önemine işaret      Ona ihanet etmez, yalan söylemez, onu sıkıntıda
        eder. Ünlü müslüman düşünür Fârâbî (ö. 339/950),    bırakmaz. Her müslümanın diğerine namusu, malı
        Fusûlü’l-medenî adlı ahlâk ve siyaset kitabında bir   ve kanı haramdır. Takvâ işte buradadır (kalptedir).
   124
   119   120   121   122   123   124   125   126   127   128   129