Page 127 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 127
ILGILI SAYFALAR: 78–79 12. ÜNITE BIRLIKTE KUTLUYORUZ
yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık ol- miştir” (el-Hucurât 49/14) diye cevap verilmesini
maksızın (yani hak etmediği halde) bir cana kı- yan ister. Şu halde iman bir gönül meselesi olup asla
kimse sanki bütün insanları öldürmüş gibidir” (el- baskı konusu olamaz. Nitekim İslâm’ın ortaya çı-
Mâide 5/32). Aynı âyetin devamında “Birine hayat kışı gerçek anlamda bir vicdan hürriyeti mücadelesi
veren kimse de bütün insanlara hayat vermiş gibi- şeklinde olmuştur. Kuşkusuz İslâm, insanları
dir” buyurularak, bir kimsenin hayatını bağışla- imana davet etmekle birlikte, bundan da önemlisi
mak, öldürülmesine engel olmak veya herhangi bir vicdanlar üzerine baskı yapılmasını şiddetle eleşti-
şekilde onu ölümden kurtarmak suretiyle hayatını riyordu. Kur’ân-ı Kerîm’in müşrik Araplar’la Ehl-i
devam ettirmesine sebep olmanın da bütün insan- kitaba yönelttiği eleştirilerin temelinde büyük öl-
lara hayat vermek kadar değerli bir davranış olduğu çüde bu kesimlerin müslümanlar karşısında takın-
bildirilmiştir. Başka dinden olmakla beraber müs- dıkları zorba, baskıcı ve inatçı tavır vardı. İnsanlar
lümanlarla savaş halinde bulunmayan diğer top- üzerinde terör estirerek onların dinlerini özgürce
lumlara mensup insanların hayatları da ilke olarak seçmelerine engel olanlara karşı yüzlerce âyette çok
dokunulmazdır (bk. Buhârî, “Cizye”, 5; “Diyât”, sert bir üslûp kullanıldığı görülmektedir (meselâ
30). Savaş halinde bile fiilen savaşa katılmayan ka- bk. Âl-i İmrân 3/99; el-A’râf 7/86; en-Nahl 16/88;
dınlara, çocuklara, din adamlarına, fiilen savaşa el-Münâfikun 63/2). Müslümanlık karşısındaki
katılmayıp işiyle gücüyle meşgul olanlara, hatta sa- baskıları anlatan âyetlerin birinde, zorbaların in-
vaş meydanından kaçanlara ve yaralılara dokunul- sanlara, “Bu Kur’an’ı dinlemeyin; okunuşu sıra-
mayacağı hükmü getirilmiştir (Yahyâ b. Âdem, sında gürültü çıkarın; böylece belki ona galip gelir-
Kitâbü’lHarâc, s. 48). Aynı nedenle İslâmiyet’in, siniz (kuru gürültüyle Kur’an’ın sesini boğarsınız)”
insanın bizzat kendi hayat hakkına da saygı göster- (Fussilet 41/26) diye tâlimat verdikleri; Kur’an
mesini öngördüğü ve bu sebeple intiharı kesinlikle âyetlerini okuyanların üzerlerine saldırmaya kal-
yasakladığı daha önce ifade edilmişti. 2. Kişilerin kıştıkları (el-Hac 22/72) bildirilmektedir. Nitekim
şahsiyet ve onurlarının korunması. Bu da temel bir gittikçe ağırlaşan bu baskılar karşısında müslü-
hak olup İslâm dini müslümanlara birbirlerinin ırz, manlar önce iki defa Habeşistan’a sonra da Medi-
namus, şeref ve haysiyetlerine saygılı olmayı emret- ne’ye göç etmek zorunda kalmışlardı. Kur’ân-ı
miştir. İslâm ahlâkında insanlarla alay etmek, kü- Kerîm, eski kavimlerin dinî hayatları hakkında
für ve hakaret, gıybet, haset, iftira, işkence, baskı bilgi verirken güçsüz insanların vicdanları üzerinde
gibi onur ve haysiyet kırıcı tutum ve davranışların baskı uygulayıp gerçeği kabul etmelerine engel olan
yasak olduğunu gösteren pek çok âyet ve hadis bu- zorbalardan söz ederek, baskıya uğrayanların âhi-
lunmakta olup bütün bu hükümlerle kişilerin şahsi- rette bunlara, “Siz olmasaydınız biz kesinlikle iman
yet ve onurlarının korunması amaçlanmıştır. 3. edecektik” (Sebe’ 34/31) diyeceklerini bildirir. Bu
Özel hayatın gizliliği. İnsanların birbirleri hak- suretle Kur’ân-ı Kerîm, müslüman olmayan kesim-
kında kötü zan beslemelerini ve birbirlerinin gizli lerin dinî ve vicdanî kanaatler üzerinde baskı kur-
durumlarını araştırmalarını yasaklayan (elHucurât malarını eleştirirken, müslümanlara da aynı ko-
49/9); aynı şekilde evlere izin alıp selâm vererek nuda yükümlülükler getirmiştir. Bunların en kesin
girmeyi emreden âyetler (en-Nûr 24/27-28) ve ha- olanı, “Dinde zorlama yoktur” (el-Bakara 2/256)
disler (Buhârî, “Edeb”, 60; Müslim, “Birr”, 72; şeklindeki açık ve kesin hükümdür. Birçok âyette
Zühd”, 52), insanların mahremiyetine saygı göster- Hz. Peygamber’in bile dinî görevinin tebliğden
menin bir görev olduğuna delâlet eder. Konuşmala- ibaret bulunduğu, onun yalnızca “müjdeleyici ve
rında genellikle son derece nazik bir dil kullanan, uyarıcı” olduğu, insanlar üzerinde baskı kurup zor
kırıcı olmamaya özen gösteren Hz. Peygamber, in- kullanma yetkisinin bulunmadığı açıklıkla ifade
sanları arkalarından çekiştiren ve özel hayatlarını edilmiştir (meselâ bk. Yûnus 10/108; el-İsrâ
deşifre etmeye çalışanları ağır bir dille eleştirerek 17/105). Onun bir zorba değil, sadece uyarıcı ol-
Allah’ın kıyamet gününde bunları rezil edeceği duğu belirtilirken (el-Gaşiye 88/21-22), bu uyarma
uyarısında bulunmuştur (Müsned, IV, 421). 4. Din ve hatırlatmanın yani davetin yöntemi ise şöyle be-
ve vicdan hürriyeti. İman, içten benimseme ve gö- lirlenmiştir: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel
nüllü inanma meselesidir. Bu şekilde inanmamış öğütle çağır; onlarla mücadeleni en güzel bir yolla
olan bedevîlerin “İman ettik” demelerini yersiz bu- yap. Senin rabbin, kendi yolundan sapanı çok iyi
lan Kur’an, onlara, “Henüz iman kalbinize girme- bilmektedir; yine O, doğru yolda olanı da çok iyi
127