Page 186 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 186

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                            ÖĞRENME ALANI: DIN, KÜLTÜR, BILIM




        BAYRAM KUTLAMALARI                                  II, 249). Kaynaklarda nasıl bayramlaştıklarına

                                                            dair fazla bilgiye rastlanmayan ilk müslümanların,
        Araplar genel olarak bayramlarda en güzel elbisele-  muhtemelen Hz. Peygamber’in bir kurban bayramı
        rini giyer, at veya deve yarışı tertipler ve umumiyetle   günü kurban keserken, “Allahım, Muhammed’den,
        köle yahut câriyelerin çaldığı bendir (zilli iri def)   Muhammed ailesinden ve Muhammed ümmetin-
        eşliğinde dans ederlerdi. Çocuklar ise bir kısmı ha-  den kabul et!” demesinden (Müslim, “Edâhî”, 19)
        len oynanmakta olan kovalamaca, çizgi, ceviz, aşık   mülhem olarak, “Allah bizden de sizden de kabul
        ve cülâhik (misket) gibi oyunlar oynamak suretiyle   etsin” duasıyla (مكنمو اّنم الله لّبقت) tebrikleştikleri ri-
        eğlenirlerdi. İslâmiyet meysir (kumar) ve kadın er-  vayet edilmektedir (Süyûtî, el-Hâvî fi’l-fetâvâ, I,
        kek karışık eğlenme gibi Câhiliye âdetlerini yasak-  109). Bu tebrikleşme biçiminin Ömer b. Abdülazîz
        lamasına karşılık meşrû olan bayram şenliklerine    döneminde de devam ettiği anlaşılmaktadır. İbn
        izin vermiştir. Bayram boyunca kılıç ve diğer silâh-  Asâkir’in İbrâhim b. Ebû Ayle’den rivayetine göre
        ların taşınmasını yasaklayan hadisler (bk. Buhârî,   râvi bir bayram günü Ömer b. Abdülazîz’in huzu-
        “Îdeyn”, 9; İbn Mâce, “İkame”, 168) herhalde bay-   runa girer ve halifenin bayramının bu kelimelerle
        ramın  huzurunu  bozabilecek  olayların  çıkmasına   kutlandığını görür (Âmilî, s. 23). Sonraki yüzyıl-
        fırsat vermeme amacını taşıyordu.                   larda  hükümdarların  güç,  kuvvet,  sağlık  ve  salta-
                                                            natlarının devamını, ömürlerinin uzun olmasını
        Dinî ve sosyal olmak üzere iki yönü bulunan rama-   vb. dileyen dualarla bayramları kutlanırdı (Kalka-
        zan ve kurban bayramı kutlamaları Asr-ı saâdet’te   şendî, IX, 48-55; ayrıca bk. ALKIŞ).
        musallâ adı verilen geniş bir alanda, kadınların ve
        genç kızların da (bk. Tirmizî, “Cuma”, 36) katıl-   Abbâsîler, Câhiliye döneminden beri İran kültü-
        dıkları bayram namazı ile başlardı. Hz. Peygam-     rünün  etkisinde  kalmış  birçok  bölgede  geleneği
        ber’in, bayramların kalabalıkla ve büyük bir coşku   devam eden Nevruz ve Mihricân bayramlarını da
        içinde kutlanmasını arzu ettiği (bk. Müsned, V, 84,   kutlamakla birlikte asıl iki İslâmî bayrama önem
        85; VI, 33, 55, 72, 91, 113, 134, 143, 204, 209, 235,   vermişler ve bunları büyük törenlerle kutlamışlardır.
        409; Dârimî, “Salât”, 223; Buhârî, “Hayız”, 7, 23,   Halifeler namazda halka imamlık eder, bayramın fa-
        “Îdeyn”, 12, 15, 20, 21, “Salât”, 2, “Hac”, 81; Müs-  ziletleriyle ve müslümanların İslâmî hayatın muha-
        lim, “Salâtü’l-îdeyn”, 11, 12, 22), hatta bu arada   fazası konusunda yapmaları gereken hususlarla ilgili
        silâhlarla yapılan folklorik gösterilere dahi izin ver-  hutbe okurlardı. Bağdat, Kudüs ve Şam gibi büyük
        diği ve Mescid-i Nebevî’nin toprak zemini üzerinde   şehirlerde ramazan ve kurban bayramları son derece
        bir grup Habeş’in oynadığı mızrak-kalkan oyunla-    parlak merasimlerle kutlanır, özellikle X. yüzyılın
        rını eşi Hz. Âişe ile birlikte seyredip Hz. Ömer’in   ikinci yarısına kadar İslâm’ın gücünü Bizans’a karşı
        müdahalesini de doğru bulmadığı bilinmektedir       sergilemekte  önemli yeri  olan Tarsus  gibi Avâsım
        (bk. Buhârî, “Îdeyn”, 2; Müslim, “Salâtü’l-îdeyn”,   şehirlerinde törenlerin muhteşem geçmesine özen
        22; Nesâî, “Salâtü’l-îdeyn”, 34, 35). Ayrıca kendisi   gösterilirdi. Halkının çoğunu çeşitli yerlerden gelen
        seyretmemekle birlikte Hz. Âişe’nin yanında câ-     gönüllülerin oluşturduğu Avâsım şehirlerinde bay-
        riyelerin def çalıp oynamalarına da izin vermiştir   ramların İslâm’ın güzelliklerini ve gücünü gösterir
        (bk. Buhârî, “Îdeyn”, 3; Müslim, “Salâtü’l-îdeyn”,   biçimde daha canlı ve hareketli geçmesine, bizzat
        16-20).                                             cihada çıkamayanlar tarafından gazilere gönderilen
                                                            bağışların da büyük katkısı oluyordu. Bayram gece-
        Hz. Peygamber’in ramazan bayramlarında musal-       leri çeşitli şehirlerde fener alayları tertiplenir, her ta-
        lâya çıkmadan önce hurma yeme âdeti bir sünnet      raftan tekbir ve tehlîl sesleri yükselirdi. Nehirler süs-
        telakki edilmiş ve bu telakki bayramda tatlı ikramı   lenmiş kayıklarla dolar, kıyılarda kandiller yakılır,
        geleneğini doğurmuştur. Daha tâbiîn döneminde       hilâfet sarayı ışıklarla donatılırdı. Halkın çoğunluğu
        İbn Sîrîn gibi un, tereyağı ve bal veya hurma ezme-  siyah rengi alâmet olarak seçen Abbâsî halifelerine
        sinden yapılan bazı tatlıları ikram etmeyi âdet ha-  benzemek için siyah bayramlıklar giyerdi. Bazıları
        line getirenler vardı. Bağdat’ta 380 (990-91) yılında   da başlarına siyaha boyanmış kâğıttan veya kamış-
        yapılan bir bayram kutlamasında uzunluğu yakla-     tan külâhlar geçirir, üzerinde, “Allah onlara karşı
        şık 150 metreye varan sofralarda tatlıların sunul-  sana kâfidir; O işiten ve bilendir” (el-Bakara 2/137)
        duğu rivayet edilmektedir (Makrîzî, I, 387; Mez,    meâlindeki âyetin yazılı olduğu cübbeler giyerlerdi.
   186
   181   182   183   184   185   186   187   188   189   190   191