Page 196 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 196

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                                    ÖĞRENME ALANI: INANÇ




        IMAN                                                O'nun elçisidir diyen kimse cehennemden çıkar"

                                                            (Buhârî, “Îmân”, 33; Tirmizî, “Cehennem”, 9; İbn
        İman sözlükte, "bir kişiyi söylediği sözde tasdik   Mâce, “Zühd”, 37).
        etmek, doğrulamak, söylediğini kabullenmek, gö-     "İnsanlar Allah'tan başka Tanrı yoktur. Muham-
        nül huzuru ile benimsemek, karşısındakine güven     med O'nun elçisidir deyinceye kadar kendileriyle
        vermek, güvenlikte olmak, şüpheye yer vermeyecek    savaşmakla emrolundum. Ne zaman bunu söyler-
        biçimde içten ve yürekten inanmak" anlamlarına      lerse can ve mal güvenliğine sahip olurlar. Ancak
        gelir.                                              kamu hukuku gereği uygulanan cezalar bundan
        Terim olarak ise, Hz. Peygamber'i, Allah Teâlâ'dan   müstesnadır. İç yüzlerinin muhasebesi ise Allah'a
        getirdiği kesin olarak bilinen hükümlerde (zarûrât-ı   aittir" (Buhârî, “Cihâd”, 102; Müslim, “Îmân”, 8;
        dîniyye) tasdik etmek, onun haber verdiği şeyleri   Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 104).
        tereddütsüz kabul edip bunların gerçek ve doğru     Dil ile ikrar bu derece önemli olduğu için genellikle
        olduğuna gönülden inanmak demektir. Buna göre;      iman, "Kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır" şeklinde
        imanın hakikati ve özü kalbin tasdikidir. Kalbin    tanımlanmıştır. Fakat imanı bu şekilde tanımla-
        tasdiki, imanın değişmeyen aslî unsurudur. İmanla   mak, kalbi ile inanmadığı halde inandım diyenin
        bilgi arasında çok yakın bir ilişki söz konusudur.   mümin olmasını gerektirmez. Bu konuda bir âyet-i
        Her inanan kişi, neye inandığını bilir, fakat her   kerimede, "İnsanlardan bazıları da vardır ki, inan-
        bilme inanmayı gerektirmez. İnanılacak esaslarla    madıkları halde Allah'a ve âhiret gününe inandık
        ilgili bilgiye iman denilebilmesi için, kişinin gön-  derler" (el-Bakara 2/8) buyurulmuştur. Gönülden
        lünde ve kalbinde hür iradeye dayalı bir boyun      inanmadığı halde, diliyle inandığını söyleyen kişi –
        eğişin, teslimiyetin ve tasdikin bulunması gerekir.   kalpteki inanç ve ikrarı bilinemediği için– dünyada
        İman edene sevap, etmeyene ceza verilmesinin da-    Müslüman gibi işlem görür. Fakat imanı bulunma-
        yanağı, kişinin gönülden bağlılığının ve tasdikinin   dığı ve münafık olduğu için âhirette kâfir olarak
        bulunup bulunmamasıdır. İmanın, bir kalp işi, kal-  işlem görecek ve cehennemde ebedî kalacaktır.
        bin tasdiki olduğunu gösteren âyet ve hadislerden   Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi kalbin tasdiki,
        bazıları şunlardır:                                 imanın rüknü, olmazsa olmaz unsuru ve değişmez
        "Ey Peygamber, kalpleri iman etmediği halde, ağız-  temelidir. Dilin ikrarı da, bu asıl ve gerçeğin tanın-
        larıyla inandık diyenlerden ve yahudilerden küfür   masını sağlayan bir şarttır.
        içinde koşuşanlar seni üzmesin..." (el-Mâide 5/41).
        "Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini   Taklidi ve tahkiki iman
        İslâm'a açar..." (el-En‘âm 6/125).                  Delillere dayalı olmaksızın sadece çevrenin telkini
        "Allah cennetlikleri cennete, cehennemlikleri ce-   ile  meydana  gelen  ve  âdeta  kişinin  İslâm toplu-
        henneme koyacak, sonra da bakın kalbinde hardal     munda doğup büyümüş olmasının tabii sonucu ola-
        tanesi kadar imanı olan birisini bulursanız onu ce-  rak gözüken imana taklîdî iman denilir. Ehl-i sün-
        hennemden çıkarın diyecektir" (Buhârî, “Îmân”,      net bilginlerinin çoğuna göre bu tür iman geçerli
        15; Müslim, “Îmân”, 82). Görüldüğü üzere imanın     olmakla beraber, kişi imanı aklî ve dinî delillerle
        esası, inanılacak şeyleri kalbin tasdik etmesidir.  güçlendirmediğinden dolayı sorumludur. Taklîdî
        Bir kimse diliyle inandığını söylese bile kalbiyle   iman, inkârcı ve sapık kimselerin ileri süreceği iti-
        tasdik etmezse mümin olamaz. Buna karşılık kal-     razlarla  sarsıntıya  uğrayabilir.  Bunun  için  imanı,
        biyle tasdik edip inandığı halde, dilsizlik gibi bir   dinî ve aklî delillerle güçlendirmek gerekir. Çünkü
        özrü sebebiyle inancını diliyle açıklayamayan veya   deliller, ileri sürülecek şüphe ve itirazlara karşı
        tehdit altında olduğu için kâfir ve inançsız oldu-  imanı korur. Delillere, bilgiye, araştırma ve kavra-
        ğunu söyleyen kimse de mümin sayılır.               maya dayalı imana ise tahkîkî iman denir. Asıl olan
        İmanda ikrarın çok önemli olduğunu Peygamber        her Müslümanın tahkîkî imana sahip olması, neye,
        Efendimiz şu hadisleriyle dile getirmişlerdir: "Kal-  niçin ve nasıl inandığının bilincini taşımasıdır.
        binde  buğday, arpa ve zerre ölçüsü  iman olduğu    (Kaynak: TDV, İlmihal I+II)
        halde Allah'tan başka Tanrı yoktur. Muhammed






   196
   191   192   193   194   195   196   197   198   199   200   201