Page 174 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 174

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                           ÖĞRENME ALANI: TEMEL KAYNAKLAR





        150-162). Evrensel bir özellik taşıyan her mesa-    ğüyle tanınan Iraklı bir âlime verilmiş, adı bilin-
        jın yaygınlaşmasının tek yolu budur. Dolayısıyla    meyen bu âlimin yaptığı çeviriyi inceleyen Mehrûk
        Kur’ân-ı Kerîm’in tebliği vâcip hükmünde olup onu   müslüman olmuş, ancak tebaasından korktuğu için
        Araplar’ın dışındaki insanlara ulaştırmanın en pra-  bunu gizli tutmuştur (Hâlid Abdurrahman el-Ak,
        tik yolu tercüme olduğundan çeşitli dillere çevril-  s. 466). Bu tercümeden önce de Kur’an’ın başka
        mesi gereklidir (Reşîd Rızâ, IX, 322).              dillere çevrildiği zikredilmekte olup ilk Berberîce
                                                            tercümenin 127 (745) yılında yapıldığı belirtilmek-
        Hz. Peygamber pek çok hadisinde kendisinden öğ-     tedir (Hamîdullah, Kur’ân-ı Kerîm Tarihi, s. 102).
        renilenlerin başkalarına ulaştırılmasını istemiştir
        (Müsned, II, 159, 214, 606; Buhârî, “Enbiyâ”, 50);   Sâmânî  Hükümdarı  Mansûr  b.  Nûh’un  emriyle,
        ayrıca bazı davranış ve uygulamalarıyla Kur’an’ı    içinde Türk asıllı olanların da bulunduğu Horasan
        tercüme etmenin gerekli olduğunu göstermiştir.      ve Mâverâünnehirli âlimlerden meydana gelen bir
        Nitekim  Bizans,  İran,  Habeşistan  gibi ülkelerin   heyet, Kur’an’ın tamamını Muhammed b. Cerîr
        hükümdarlarına tercüme edileceğini bilerek içinde   et-Taberî’nin Câmiu’l-beyân adlı tefsirinin öze-
        âyetler bulunan mektuplar göndermiştir (Buhârî,     tiyle  birlikte  Farsça’ya  çevirmiştir  (İnan,  Kur’ân-ı
        “Ahbâr”, 4; İbn Sa‘d, I, 258-291; Hamîdullah, İs-   Kerîm’in Türkçe Tercemeleri, s. 7-8). Bu tercüme-
        lâm Peygamberi, I, 318 vd.). Onun hayatından da     nin bir nüshası Süleymaniye (Ayasofya, nr. 87), di-
        ilâhî emirleri bütün insanlara bildirmenin gere-    ğer bir nüshası Dresden (nr. 22) kütüphanelerinde
        ğine işaret eden hususlar tesbit etmek mümkündür.   kayıtlıdır (Hamîdullah, TM, XIV [1964], s. 67).
        Zeyd b. Sâbit’e yabancı dil öğrenmesini emretmesi   Tercüme ayrıca basılmıştır (Tahran 1941). Eser,
        (İbn Sa‘d, II, 358-359), Kur’an’ın yedi harf üzerine   satır arası harfî bir tercüme olup Farsça cümle ter-
        indiğini belirterek  onu öğrenip  okumayı ümmeti    tibine riayet edilmeksizin âyetlerde geçen kelimele-
        için kolaylaştırması, Selmân-ı Fârisî’nin Fâtiha sû-  rin altına Farsça karşılıkları yazılmıştır. Günümüze
        resini Farsça’ya çevirmesi ve bu çeviriyi Hz. Pey-  ulaşan ilk tercüme olması yanında bu  çalışmanın
        gamber’in menetmemiş olması yönündeki haberler      diğer bir özelliği Türkçe’ye yapılan ilk tercüme için
        (Serahsî, I, 37) bunlardan bazılarıdır.             model teşkil etmesidir.
        Kur’ân-ı Kerîm’in Tercümesi Tarihi                  Kaynaklarda belirtildiğine göre aslında ilk tercüme

        Kur’an’ın tercümesi tarihini İslâmiyet’in ilk dö-   Farsça’ya çok yakın olan Hûzistan diliyle yapılan,
        nemlerine kadar götürmek mümkündür. Ca‘fer b.       Mu‘tezile âlimi Ebû Ali el-Cübbâî’ye (ö. 303/916)
        Ebû Tâlib’in Necâşî’nin huzurunda Kur’an oku-       ait çeviridir. Ancak bu çalışmanın günümüze ula-
        duğu bilinmekte (İbn Hişâm, I, 360; Hamîdullah,     şıp ulaşmadığı bilinmemektedir. Câhiz’in ver-
        İslâm Peygamberi, I, 362), bazı kaynaklarda da Ne-  diği bilgilerden anlaşıldığına göre Mûsâ b. Seyyâr
        câşî’nin Arapça bildiği kaydedilmektedir. Bu husus   el-Esvârî de Kur’an’ı Farsça’ya çevirmiş, Farsça’yı
        dikkate alındığında (a.g.e., I, 318) okunan âyetlerin   ve Arapça’yı çok iyi bilen bu zat okuduğu âyetleri
        tercüme edilmemiş olması akla gelebilirse de Ne-    meclisinde bulunan İranlılar için Farsça olarak
        câşî’nin etrafındakilerin de Arapça bildiğini dü-   açıklamıştır (el-Beyân ve’t-tebyîn, I, 196). Kur’ân-ı
        şünmek mümkün değildir. Buna göre okunan âyet-      Kerîm’in Farsça’ya tercümesi bundan sonra da de-
        ler din âlimleriyle saray mensupları için tercüme   vam etmiştir. Halen 250 kadar Farsça Kur’an ter-
        edilmiş olmalıdır. Resûl-i Ekrem’in komşu ülke-     cüme ve tefsirinin mevcudiyetinden söz edilmekte-
        lerin hükümdarlarına gönderdiği mektuplar içinde    dir (Khan, sy. 1 [1983], s. 373).
        yer alan besmelenin ve âyetlerin tercüme edildiği
        de muhakkaktır. Bu tercümeler şifahî olsa da Sel-   Türkçe Kur’an Tercümeleri. Kur’ân-ı Kerîm’in ter-
        mân-ı Fârisî’ye atfedilen mektupta yapılan çeviri   cüme edildiği en eski dillerden biri de Türkçe’dir.
        yazılıdır (bu mektup için bk. Aydar, s. 281-283).   950’li yıllardan itibaren toplu olarak İslâmiyet’i ka-
                                                            bul eden Türkler’in Kur’an’ın bazı küçük sûrelerini
        270’li (883-84) yıllarda Mehrûk b. Râik adlı bir me-  kendi dillerine çevirmiş olmaları muhtemeldir. Zira
        likin Abdullah b. Ömer b. Abdülazîz’den Kur’an’ın   Türkler, daha önce intisap ettikleri dinlerin kutsal
        mânalarını kendisi için tercüme ettirmesini iste-   metinlerini kendi dillerine tercüme etmişlerdi. İlk
        mesi üzerine bu görev şiir ve edebiyatta üstünlü-   Türkçe Kur’an tercümesinin tarihi ve mütercimi
   174
   169   170   171   172   173   174   175   176   177   178   179