Page 162 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 162

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                                  ÖĞRENME ALANI: AHLAK





        el-Cevziyye, s. 15, 121-134). Günahlar ayrıca Al-   yapılan tövbeler için bazı âyetlerde amel-i sâlih,
        lah’a ve insanlara karşı doğurdukları sonuçlar ba-  bazılarında halini düzeltme (ıslah) şartı zikredilir
        kımından çeşitli tasniflere tâbi tutulabilir. Gazzâlî   (meselâ bk. el-Mâide 5/39; Tâhâ 20/82; M. F. Ab-
        insan psikolojisini tahrip etmeleri bakımından gü-  dülbâki, el-MuǾcem, “tâbe”, “tâbû” md.leri). Bu-
        nahları üçe ayırır. İlki rubûbiyyet sıfatlarına cüret-  nunla birlikte tövbenin kabul edilmesinin ilâhî ira-
        tir. Bunun kibir, övünme, övülmeye düşkün olma,     deye bağlı olduğu ifade edilmiştir (et-Tevbe 9/15,
        şeref ve zenginlik peşinde koşma gibi yansımaları   27; el-Ahzâb 33/24). Hicretin 8. (630) yılında Hz.
        görülür. İkincisi haset, zulüm, hile, nifak vb. şey-  Peygamber’in Tebük’e düzenlediği sefere katılma-
        tanî davranışlardır. Üçüncüsünü ise yeme içme, ga-  yanların ileri sürdükleri mazeretler kabul edildiği
        zap,  kin,  dövüp  sövme  ve  gasp  türünden  hayvanî   halde Kâ‘b b. Mâlik ile iki arkadaşının tövbesi ka-
        davranışlar teşkil eder. Bu fiillerin müminin dinî   bul edilmemiş, bunlar sosyal boykotla cezalandırı-
        hayatına olan tahribatı sıralanışlarına göre çoktan   lırken elli gün sonra ilâhî affa mazhar kılınmıştır
        aza doğru seyreder (İhyâ, IV, 251-252).             (et-Tevbe 9/117-118; Müsned, VI, 387-390; Buhârî,
                                                            “Megazî”, 80). Kâ‘b b. Mâlik ve arkadaşlarının
        Şartları ve Hükümleri. Kur’ân-ı Kerîm’de tövbe      karşılaştığı muamelenin bir yorumu bu olayın son-
        etme hakkının tövbeyle, ilâhî affa mazhar ola-      raki nesiller için ibret teşkil etmesi ise diğeri, Al-
        bilme imkânının bilerek ve inatla değil de cehalet   lah’ın af ve rızasını kazanmanın dünyaya özgü bir
        yüzünden kötülük  yapan  kimseye verildiğine  işa-  borç-alacak tasfiyesine benzemediği, kulun gerçek-
        ret edilir (en-Nisâ 4/17; el-En‘âm 6/54; en-Nahl    ten affedilmeye lâyık bir duruma gelmesi gerekti-
        16/119). Buradaki cehalet “bilgisizlik” anlamına    ğinin vurgulanması olmalıdır. Bu noktada kabule
        geldiği gibi “beşerî hislerin baskısı altında bulunan   şayan  tövbe  “tevbe-i  nasûh”tur.  “Hâlis  ve  samimi
        kalbin duyarsızlığı” mânasına da alınabilir. Allah’ı   tövbe” anlamına gelen bu terkip İmam Mâtürîdî
        rab, Muhammed’i peygamber ve İslâm’ı din ola-       tarafından “kişinin yaptığı kötülüğe kalben pişman
        rak kabul eden kimsenin bu gafleti uzun sürmez,     olması, bir daha işlememeye azmetmesi, elini gü-
        pişmanlık duyarak tövbe eder; Nisâ sûresindeki      nahtan çekmesi, diliyle Allah’tan bağışlanma talep
        âyetin devamı da buna işaret etmektedir. Şu halde   etmesi, daha önce günahla zevk kazandırdığı be-
        tövbenin ilk şartı nedâmettir, Resûlullah’ın ifa-   denini bu zevkten uzaklaşma yolunda kullanması”
        desiyle, “Pişmanlık duymak tövbenin kendisidir”     şeklinde açıklanmıştır (Tevîlâtü’l-Kurân, V, 181).
        (Müsned, I, 422-423, 433; İbn Mâce, “Zühd”, 30).    Amel-i sâlihin bir âyette günahları giderdiği ifade
        Nedâmet halinde bulunan kişi tövbeye konu olan      edilirken (Hûd 11/114) diğer bir âyette kötülükleri
        günahı terkeder ve bir daha işlememeye karar verir.   iyiliklere çevirdiği belirtilmiştir (el-Furkan 25/70).
        Âlimler tövbenin Allah nezdinde kabul edilmesi-     Müfessirler, ilk âyetin müslümanın bir gün içinde
        nin bu üç şartına (nedâmet, terk, tekrar işlememe)   işlediği küçük günahların -kul hakkı dışında- affe-
        bir dördüncüsünü eklemiştir; o da iyi amel işlemek   dilebileceğini haber verdiğini kabul etmiştir (Ta-
        suretiyle geçmişteki hataların telâfi edilmesidir.   berî, XII, 171-174; Mâtürîdî, VII, 250-252). İkinci
        Bu dört şartın üçüncüsünü oluşturan günahı tek-     âyette ise küfür veya şirkten dönerek iman eden ve
        rar işlememe hususu Allah’ın mağfiretine kavuş-     sâlih amel işleyen kimseler kastedilmektedir. Bun-
        mak için Kur’an’da şart koşulmuştur (Âl-i İmrân     ların seyyiatının hasenata tebdil edilmesine “kötü-
        3/135). Nefsânî arzularına kapılabilen insan için   lüklerden ibaret olan davranışlarının bu yeni dö-
        zor bir sınav olan bu noktada tövbe teşebbüsünde    nemde iyiliklere dönüştürülmesi” biçiminde mâna
        öncelik verilmesi gereken şey bir daha yapmamaya    vermek mümkündür (Taberî, XIX, 58-61).
        kesin karar vermektir. Bununla birlikte günahın
        tekrar işlenmesi durumunda yine pişmanlık duyup     Tövbe gerektiren günahların en büyüğünün inkâr
        bir daha yapmamaya azmetmek gerekir. Nitekim        ve şirk olduğu konusunda ittifak vardır. Gazzâlî
        bir hadiste Allah’tan sürekli bağışlanmasını dile-  bunun aşağısında kalan günahların büyükten kü-
        yen kimsenin günahında ısrar etmiş sayılmayacağı    çüğe doğru derecelendirilmesini ve en küçük gü-
        ifade edilmiştir (Ebû Dâvûd, “Vitir”, 26; Tirmizî,   nahın belirlenmesini imkânsız görmektedir (İhyâ,
        “Daavât”, 106). Tövbenin makbul olması için ön-     IV, 255-256). Bununla birlikte Gazzâlî ilâhî din-
        görülen amel-i sâlih şartı çeşitli âyetlerde yer al-  lerin ortaklaşa hedeflediği Allah’a yakın olma, can
        maktadır. Günahtan dolayı pişmanlık duyularak       ve mal güvenliğini sağlama ilkelerinin ihlâl edil-
   162
   157   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167