Page 288 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 288

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                                    ÖĞRENME ALANI: INANÇ




        AHIRET                                              beraber, konu hiçbir zaman Kur’an’daki kadar açık

                                                            ve müessir bir şekilde ifade edilmiş değildir. Bundan
        Âhiret, evvelin mukabili ve “son” mânasındaki âhi-  dolayı, E. Rosenthal tarafından ileri sürüldüğü gibi,
        rin müennesi olup Kur’an’da 110 yerde geçer. Bunun   İslâm âhiret inancına ait malzemenin Yahudilik ve
        yirmi altısında müzekker ve el-yevm kelimesine sıfat   Hıristiyanlık’tan alınmış olması ihtimal dahilinde
        şeklinde el-yevmü’l-âhir (son gün), dokuzunda dâr   değildir (bk. Judaism and Islam, s. 17-18). Semavî
        ile sıfat veya isim tamlaması halinde ed-dârü’l-âhire,   dinlerin temel esaslarından birini oluşturan âhiret
        dârü’l-âhire (son ikamet mahalli), birinde enneş’e-  inancının bazı noktaları arasında bir benzerliğin
        tü’l-âhire (ikinci yaratılış, son hilkat) tarzında, elli   veya paralelliğin bulunması tabiidir. Çünkü hepsi-
        yerde de dünya ile (ikisinde dünya mânasındaki ûlâ   nin kaynağı ilâhî vahiydir. Şayet Kur’an’dan önceki
        ile) mukabele edilmiş olarak zikredilir. el-Âhirenin,   ilâhî kitaplar tahrife uğramasalardı muhakkak ki
        yalın olarak kullanıldığı yerlerde de ed-dârü’l-âhire   söz konusu benzerlikler daha büyük çapta olacaktı.
        tamlaması mânasında olduğu kabul edilir. Bu kulla-
        nılış şekillerinden de anlaşılacağı üzere âhiret mef-  Kur’ân-ı Kerîm’de yüzden fazla terim ve deyim kul-
        humu ile dünya mefhumu arasında sıkı bir müna-      lanılarak âhiret akîdesi işlenmekte (bk. Gazzâlî, IV,
        sebet vardır. Âhiret dünya hayatını takip eden, ona   516-517; Zebîdî, X, 462-465), konuyla ilgili âyetler
        benzer fakat daha değişik ve ölümsüz bir hayattan,   hem Mekkî hem de Medenî sûrelerde sık sık tekrar-
        ebediyet âlemine ait çeşitli merhaleler ve hallerden   lanmaktadır. Bu tekrarın, konunun önemini vurgu-
        ibarettir.                                          lamak,  sorumluluk  duygusunu  pekiştirmek,  dünya
                                                            ile âhiret arasındaki psikolojik mesafeyi kısaltarak
        Âhiret Hayatının Varlığı. Âhiret inancı, iptidai ka-  müminin ruhunu yüceltmek ve hayatını ebedîleş-
        vimler dahil, tanrının varlığını kabul eden hemen   tirmek gibi hedeflere yönelik olduğunu söylemek
        hemen bütün din ve düşünce sistemlerinde mevcut     mümkündür. Birçok sûrede kâinatın, özellikle in-
        olmakla beraber, ölümden sonraki bu hayatın ma-     sanın  yaratılışından, evrenin  idare edilişinden  ve
        hiyeti ve tasviri hakkında birbirinden farklı görüş-  hayatın akışından bahseden âyetlerle âhiret hayatını
        ler benimsenmiştir. Eski Ahid’de dünya hayatından   tasvir eden âyetler yan yana yer almıştır (bk. Mülk,
        sonra  ruhun ölmezliğine  ve  dünyada  işlenen  gü-  İnsân, Mürselât, Nebe’, Nâziât, Târık, A‘lâ sûreleri).
        nahların tesbit edildiğine işaretler bulunduğu gibi   Kur’an’ın  tasvirine  göre  dünya  hayatı  bir  “oyun  ve
        ölümden sonra Allah’ın görüleceği, yapılan amellere   eğlence”, bir “süs ve öğünüş”tür; “mal, evlât ve nüfuz
        karşılık verileceği de ifade edilir (bk. Eyüb, 14/14-  yarışı”dır. Netice itibariyle o geçici bir faydalanış ve
        22, 19/25-29; Daniel, 12/2). Bununla beraber Matta   aldanış vesilesidir. Asıl hayat âhiret hayatıdır, huzur
        İncili’nde (22/23-30), Sadûkı mezhebine bağlı ya-   ve sükûn sadece ölümsüz âlemdedir (bk. el-Ankebût
        hudilerin Hz. Mûsâ’dan naklettikleri bir mese-      29/64; el-Mü’min 40/39; el-Hadîd 57/20). Her ne
        leyi tartışma konusu yaparak âhireti inkâr fikrine   kadar ölüm geride kalanlar için acı ve hasret dolu bir
        meylettiklerinden bahsedilir. Yeni Ahid’de âhiret   olay ise de imanlı gönüller için fânilikten ebedîliğe
        ve mücâzat inancı açık bir şekilde mevcuttur (bk.   geçişi sağlayan bir vasıtadır. Nitekim birçok âyette
        Matta, muhtelif bablar; Markos, 12/18-27; Luka,     ölüm ve âhiret hayatı “buluşmak, sevdiğine kavuş-
        20/27-38). Kur’an’da Hz. Nûh, İbrâhim, Yûsuf,       mak” anlamındaki likaa (likaullah, likaü’l-âhire)
        Mûsâ, Îsâ  ve diğer peygamberlerin kendi ümmet-     kelimesiyle ifade edilmiştir (bk. M. F. Abdülbâkı,
        lerine âhiret akîdesini telkin ettikleri ifade edildiği   Mu‘cem, “likaǾ” md.). Aynı noktaya temas eden bir
        gibi (bk. Yûsuf 12/101; Meryem 19/33; Tâhâ 20/55;   başka âyette de Allah’ın dostları olduklarını ileri sü-
        eş-Şuarâ 26/81-102; Nûh 71/17-18), Allah’a ve âhi-  ren yahudilere şöyle hitap edilmiştir: “Eğer samimi
        ret gününe inanan yahudi, Nasârâ ve Sâbiîler’in     iseniz ölmeyi temenni edin” (el-Cum‘a 62/6). Gerçi
        kurtuluşa erecekleri beyan edilmekte (bk. el-Bakara   insan, yaratılış itibariyle yaşama sevincine sahiptir
        2/62; el-Mâide 5/69) ve “kendisinden önceki ilâhî   ve ondaki bu duygu hayat mücadelesinin en önemli
        kitapları doğrulayıcı” olarak gönderilen Kur’an’ı âhi-  güç kaynağını teşkil etmektedir. Bu sebeple ölüm
        rete inananların kabul edeceği haber verilmektedir   tabii olarak ürkütücü bir şeydir. Ancak asıl haya-
        (bk. el-En‘âm 6/92). Kur’ân-ı Kerîm’den önceki se-  tın ikinci âlemde başlayacağına inananlar, ölümün
        mavî kitapların gerek otantik gerekse apokrif kabul   ebedî yokluk olmadığını kabul ederler. Henüz ha-
        edilen nüshalarında âhiret inancına yer verilmekle   yattayken âdeta bu yeni hayatın özlemini duyarlar.
   288
   283   284   285   286   287   288   289   290   291   292   293