Page 290 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 290
A L A N B I L G I S I ÖĞRENME ALANI: INANÇ
adalet yerini bulmuş denebilir; fakat durum tersine gibi bugün de varlığını hissettiren inkârcı görüşün
ise, ömrünü acılar içinde geçiren dürüst ama fakir mahkûm edilmesinden ibarettir.
insanın mükâfat göreceği ikinci bir hayat gerekli-
dir. Âhiretin varlığını zaruri kılan başka sebepler İslâm akaidinin üç ana esasından (Allah, peygamber,
de vardır. Hakikat ve kemal anlayışlarını bunlar âhiret) birini teşkil eden âhiret inancı her şeyden önce
arasında saymak mümkündür. İnsanların birçok insanda sorumluluk duygusu meydana getirmekte
konuda farklı görüşlere sahip oldukları ve herkesin ve bu yönüyle hem hukukî hem de ahlâkî müeyyide
kendi görüşünün doğruluğuna inandığı bir realite- olmaktadır. Dünya hayatında insanın zorluklarla,
dir. Çelişen görüşlerin hepsini doğru kabul etmek haksızlıklarla mücadele ettiği halde bunları ortadan
de mümkün değildir. O halde hakikatin bütün açık- kaldıramadığı, neticede elem çektiği bir gerçektir.
lığıyla ortaya çıkacağı ve herkes tarafından anlaşılıp Mutlak adaletin tecelli edeceği, iyiliğin mükâfat-
benimseneceği bir gün olmalıdır. Öte yandan insan, landırılması için bütün engellerin ortadan kalkacağı
diğer varlıkların aksine, kemalini kendi gayretiyle ebediyet âleminin varlığına inanmak, insan için bü-
(iktisabî) elde eder. Bilgi veya mârifet ile elde edi- yük bir teselli kaynağı ve yaşama sevincidir. Cenâb-ı
lecek olan bu kemal, ölünceye kadar bedenin çeşitli Hak, insanların atası olan Âdem’i “kendi eliyle” ya-
fonksiyonlarıyla gerçekleşir. Bu fonksiyonlar bitince rattığını, ona ruhundan üflediğini ve onu meleklerin
kemale erme son noktasına ulaşır ve çekilen bunca secdesine vesile kılıp yeryüzünde kendi halifesi tayin
zahmetin karşılığını görme, yani ruhun mânevî ettiğini beyan etmektedir (bk. el-Bakara 2/30; Sâ‘d
hazları tatma dönemi başlar. Bu da ancak ölümden 38/71-75); bu mânada Allah’tan gelen insanın fenâ
sonra gerçekleşecek bir husustur. Şu halde ruhu bu bulmayıp yine ona dönmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.
lezzetten mahrum bırakmak, ne kemal ne de adalet Yaratılış hikmetini unutmayan ve insanlık şuurunu
prensibiyle bağdaşır (bk. Fuzûlî, s. 79-80). yitirmeyen kişinin ruhu bundan başka hiçbir şeyle
tatmin bulamaz.
Her şeye rağmen âhiret vâkıasının doğrudan idraki
-bir inanç konusu olduğu, duyuların ötesinde bulun- Kur’ân-ı Kerîm, diğer ilâhî kitaplarla mukayese edi-
duğu ve her yaşayana göre şu anda mevcut olmayıp lemeyecek kuvvette âhiret akîdesini telkin etmekte-
gelecekte gerçekleşeceği için- mümkün değildir. dir. Bununla birlikte İslâmiyet dünyadan el etek çek-
Konuyla ilgili olarak sıralanan bütün deliller akla meyi hiçbir zaman tasvip etmez. Dünya başlangıç,
ışık tutmaktadır; kabul veya red kararı akıl ile kal- âhiret sonuç olduğuna göre ikisi arasında denge kur-
bin iş birliğine bağlıdır. Ufku dar, iç dünyası fakir mak gereklidir. İnsan âhirete hazırlanırken dünya
olanlar sathî bir düşünüşle, “Çürümüş, zerresi kal- nimetlerinden nasip almayı da unutmamalıdır (bk.
mamış kemikleri kim diriltebilir?” tarzındaki bir el-Kasas 28/77). Önemli olan, dünyanın cazibesine
şüpheye kapılabilir. Böyle bir tereddüdün, “Nereden kapılıp âhiret saadetini ihmal etmemektir. Çünkü,
geldim, nereye gidiyorum?” şeklinde ifade edilen “dünya âhirete nisbetle geçici ve değersiz bir metâ-
başlangıç ve sonuç (mebde ve meâd) probleminin dan ibarettir” (er-Ra‘d 13/26). “Âhiret yurduna ge-
sonuç kısmıyla ilgili olduğu şüphesizdir. Kur’ân-ı lince, asıl hayat, huzur ve sükûn oradadır” (el-An-
Kerîm, “Onları ilkin yaratan, tekrar diriltir” (Yâsîn kebût 29/64; el-Mü’min 40/39). Hz. Peygamber’in,
36/79) demek suretiyle problemin başlangıç felsefe- “Allahım! Asıl hayat âhiret hayatıdır, asıl saadet
sine dayanır ve ateist bir telakkiden veya mantıksız ebediyet saadetidir!” (Buhârî, “Cihâd”, 33; “Salât”,
bir düşünüşten çıkan söz konusu itiraza cevap verir. 48) tarzında başlayan duası bu gerçeğin bir ifadesi-
Başlangıca inanan sonucu da kabul etmek zorunda- dir.
dır. Yani tabiatın kendi kendine değil, tabiat üstü
mutlak kudret sahibi bir hâlik tarafından yaratılıp Âhiretin gerçekliği konusu, insanın psikolojik muh-
idare edildiğini kabul edenler, onun ikinci hayatı da tevasında ve dış dünyada bulunan bunca delile rağ-
yaratıp devam ettireceğine inanmakta güçlük çek- men yine de inkâr edilebilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm,
mezler. Bundan dolayı mesele, D. B. Macdonald’ın inkâr sebeplerinin başında dünya sevgisini zikreder.
zannettiği gibi (bk. İA, VI, 777), “Peygamber dev- Ölümsüz âlemin nimetlerine nisbetle son derece de-
rindeki iptidai Arap telakkisine bağlı basit bir konu” ğersiz olan dünya nimetlerinin hemen ele geçirilebi-
değildir. Burada hareket noktası olarak kabul edi- lir olması onları cazip hale getirmiştir. Bu cazibeye
len ana fikir, tarihin muhtelif devirlerinde olduğu kapılan gönüller fâni hayatı ebedî hayata tercih eder.
290