Page 289 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 289
ILGILI SAYFA: 196 31. ÜNITE AHIRETE IMAN EDIYORUM
Kütüb-i Sitte’de yer alan bir hadise göre Hz. Pey- ilk bakışta yok oluş (fenâ) gibi telakki ettiği ölümden
gamber, “Kim Allah’a kavuşmayı arzu ederse Allah korkması veya öbür âleme inanmayanlarla ona hazır-
da ona kavuşmayı ister; kim Allah’a kavuşmayı iste- lıklı olmayanların ölümden ürkmesi de bu ebediyet
mezse Allah da ona kavuşmayı istemez” buyurmuş, duygusuna bağlanabilir. O halde daha mükemmel ve
yanında bulunanlar, “Hiçbirimiz ölümü hoş karşı- ölümsüz bir âlem olan âhiretin varlığını benimsemek
lamayız” deyince sözlerine şöyle devam etmiştir: insanın tabii yaratılışında bulunan bir özelliktir.
“Durum sandığınız gibi değil. Gerçek şu ki, mümin Ancak dünya hayatının câzibesi, kişinin fıtratındaki
olan bir kimsenin son nefesleri yaklaşınca Allah’ın ölümsüzlük duygusunu unutturup tabiatındaki seyri
hoşnutluğu ve lutuflarıyla müjdelenir; artık ona göre durdurabilir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de âhireti
Allah’a kavuşmaktan daha sevimli bir şey buluna- inkâr etmenin bu gayri tabiiliğine şöyle işaret edil-
maz” (Buhârî, “Rikak”, 41; Müslim, “Zikr”, 14, 16- mektedir: “İyi bilin ki Allah’ın lâneti, kişileri Allah
18). yolundan döndüren, onu eğriltmek isteyen ve âhireti
inkâr eden zalimlerin tepesinedir” (Hûd 11/18-19).
Fahreddin er-Râzî’ye göre âhiret konusunun aklî ve
naklî olmak üzere iki yönü vardır. İnsan vücudunun Genel olarak insandaki fıtrî özelliklerden biri de
ve içinde yaşadığımız kâinatın fâni olduğunu, öl- adalet duygusudur. Dünyanın hiçbir yerinde ve hiç-
dükten sonra tekrar dirilmenin de imkân dâhilinde bir dönemde sürekli olarak adaletin hâkim olduğunu
bulunduğunu kabul etmek konunun aklî yönünü, söylemek mümkün değildir. Haksızlığı görüp de
kıyametin nasıl kopacağı ve âhiret hayatının na- derinden rencide olan insan büyük bir hesap günü-
sıl başlayıp devam edeceği hususu ise naklî yönünü nün gerçekleşeceğine inanmak ister. İyi ile kötünün,
oluşturur (bk. Mefâtîhu’l-gayb, I, 8). İlk dönemler- zalim ile mazlumun hesaplarının görüleceği o gün
den itibaren filozoflar da eskatoloji ile meşgul ol- Kur’an’ın ilk sûresinde yevmü’d-dîn (amellere karşı-
muşlardır. Onların konuyla ilgilenmesi inanç açısın- lık verileceği gün) diye vasıflandırılmış ve bu sûre-
dan değil, yaratılış felsefesi, ahlâk anlayışı ve ruhun nin beş vakit namaz içinde okunması emredilmiştir.
ölmezliği açısındandır. Âhiret hayatı beş duyunun Kur’an’da kıyametin daha çok, adalet ve hesap verme
idrakleriyle sınırlı bulunan pozitif ilimlere konu teş- mefhumlarıyla birlikte tasvir edilmesi de bu gerçe-
kil etmez. Bu sebeple onunla ilgili olarak ilim adına ğin bir başka şekilde ifadesi sayılmalıdır.
kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Ne var ki
ilim adamı da düşünen ve duyan bir insandır. Şahsî Kâinatın akıllara durgunluk veren bir incelik ve
temayülleri ve ilmî yorumları sonunda âhiret konu- âhenk içinde kuruluş ve işleyişi öteden beri düşü-
sunda müsbet veya menfi bir kanaate varabilir. nürlerin ilgisini çekmiş, tabiat ilimlerindeki geliş-
melerden sonra ise bilginlerin bu konudaki duygu-
Kur’ân-ı Kerîm’in âhireti ispat metodu, “Nereden ları hayranlığa dönüşmüştür. Kur’ân-ı Kerîm’de,
geldim, nereye gidiyorum?” sorusuna tatminkâr bir insanın da bir parçasını teşkil ettiği kâinatın gayesiz
cevap bulmaya dayanır. Düşünen her insanın sor- yaratılmadığı (bk. el-Enbiyâ 21/16; Sâd 38/27), yeri,
maya mecbur olduğu bu sorunun birinci kısmında göğü, ayı, güneşi, kısacası bütün imkânlarıyla onun
materyalist izahı benimsemeyen, kendisine ve içinde insanın emir ve hizmetine verildiği (teshîr) ifade
yaşadığı tabiata hâkim, mutlak kudrete sahip bir edilmiştir (bk. İbrâhîm 14/33; el-Hac 22/65). Bu
yaratıcının varlığına inanan kimse, söz konusu so- mertebeye yüceltilmiş olan insanın hemcinslerine
runun ikinci kısmında da aynı düşünce tarzını de- ve yaratanına karşı elbette ki bazı görevleri olacak-
vam ettirerek öbür âlemin ölümsüzlüğünü kolaylıkla tır. O, bu ulvî duyguyu vicdanının derinliklerinde
benimser. Bundan dolayı Allah’a imanla âhiret gü- hisseder ve bu görevleri yerine getirmek için hayatı
nüne iman Kur’an’da sık sık ve birlikte zikredilmek boyunca çaba harcar. Böylesine kâmil bir iman ve iyi
suretiyle bunun ne kadar önemli bir ilke olduğuna amel sahibi olan bir kimsenin mükâfatını tam ola-
dikkat çekilmiştir. Dünyaya ilk gelişinde pek âciz rak alması aklın ve vicdanın bir gereğidir. Üstelik
bir canlı olan insan, hayatının daha sonraki devre- dünya hayatı boyunca insanlar zekâ, kabiliyet, sağ-
lerinde fizyolojik ve psikolojik yönden gelişip tabia- lık, servet vb. bakımlardan eşit durumda değildir.
tın en mükemmel varlığı haline gelir. Ondaki ruhî Fakru zaruret acılarıyla ölenler olduğu gibi zengin-
ve fikrî gelişme devam ederek kendisinde ebediyet lik zevkleri içinde gözlerini hayata kapayanlar da
duygusu meydana getirir. İnsanın, iyi düşünmeden, vardır. Şayet fakir kötü, zengin iyi bir insan idiyse
289