Page 40 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 40

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                                   ÖĞRENME ALANI: IBADET





        otuz âyette ise terimsel anlamda kullanılmıştır. Bu   farz olduğu hükmü, Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet’te
        âyetlerin yirmi yedisinde namazla birlikte zikre-   bildirilmiş ve bu hüküm konusunda Müslümanla-
        dilmiştir.  Bundan  anlaşıldığına  göre,  İslâm’ın  ilk   rın görüş birliği (icmâ) gerçekleşmiştir. Kur’ân-ı
        dönemlerinden itibaren Müslümanlar zekât fikrine    Kerîm’de: “Yoluna gücü yetenlerin evi (Kâbe) hac
        alıştırılmış, daha sonra da, zengin olanların bu im-  ve ziyaret etmeleri, insanlar üzerinde Allah’ın bir
        kânını belli oranda fakirlerin ve toplumun ihtiyacı   hakkıdır” (Âl-i İmrân 3/97) buyrulmuştur.
        için harcaması gerektiği, bunun namaz ibadeti ka-   Peygamberimiz de haccı Müslümanlığın beş esa-
        dar önemli olduğu hususu vurgulanmıştır.            sından birisi olarak saymış, haccın önemini ve ya-
        Kur’ân-ı Kerîm’de ve Hz. Peygamber’in sünne-        rarlarını belirtmiş ve bu törenlerin nasıl yapılaca-
        tinde zekât daima namazla birlikte zikredilmiştir.   ğını fiilen göstermiştir.
        Bu husus namazla zekât arasındaki kuvvetli bağlı-   Gücü yeten, yani sağlık ve servet yönünden hac-
        lığa, kişinin Müslümanlığının ancak bu ikisini eda   cetme imkânına sahip olan Müslümanların, öm-
        etmekle olgunluk derecesine ereceğine bir delildir.   ründe bir defa haccetmeleri farz olup imkân elde
        Namaz bedenî, zekât ise malî bir ibadettir. İkisine   edilince, geciktirmeden yerine getirilmesi gerekir.
        hâkim olan ruh Allah’a yaklaşmak ve onun rızâsını   Hayatında bir defa hac yapmış olan Müslüman bu
        kazanmaktır. Kur’an zekât vermey, müminlerin,       farzı yerine getirmiş olur. Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf,
        muhsinlerin, iyi ve müttaki kulların vasıflarından   Mâlik ve Ahmed b. Hanbel gerekli şartları ta-
        saymıştır. O halde müminler, muhsinler, müt-        şıyan hac yükümlüsünün bu ibadeti önündeki ilk
        takiler zümresinde  yerini  almak isteyen  bir zen-  hac mevsiminde eda etmesi gerektiği, sonraki yıl-
        gin, zekâtını verecek namazını da kılacaktır. Zira   lara  tehir  etmesinin  günah  olduğu,  hatta  bu  iba-
        Cenâb-ı Allah kurtuluşa erecek müminlerin bir       deti uzun süre geciktiren kişinin şahitliğinin kabul
        özelliğinin de zekât-larını vermeleri veya zengin   edilmeyeceği görüşündedirler. Şâfiî ve İmam Mu-
        olup da zekât verebilmek için çalışmaları olduğunu   hammed ise ileride yerine getirmeye azmedilmesi
        haber vermektedir (el-Mü’minûn 23/1-4). Yine bir    ve eda imkânının normal şartlarda elden çıkması
        hadiste, her insanın sadaka vermesi bir ödev olarak   gibi bir endişenin bulunmaması şartıyla haccın te-
        telakki edilmiş ve bu uğurda çalışması teşvik edil-  hir edilebileceğini söylemişlerdir. Bununla birlikte,
        miştir (Buhârî, “Zekât”, 30).                       bunlar da hac ibadetinin bir an önce ve ilk fırsatta
        Zekât, Allah’ın verdiği nimetlere şükürdür. Namaz,   yerine getirilmesinin sünnete uygun ve daha ihti-
        oruç gibi bedenî ibadetler, Allah’ın ihsan ettiği vü-  yatlı bir tutum olduğunu belirtmişlerdir.
        cut sıhhat ve selâmetinin şükrüdür. Başta zekât ol-  Kâbe’yi ziyaretle ilgili ibadetlerden biri de “um-
        mak üzere yapılan gönüllü malî ödemeler de mal      re”dir. Ziyaret belirli zamanda ve Arafat vakfesiyle
        nimetinin şükrüdür. Bu duygularla zekâtını veren    birlikte olursa “hac”; belirli bir zamana bağlı olma-
        mümin her nimetin, meselâ sağlığın, ilmin, sanatın   yarak vakfesiz yapılırsa “umre” adını alır. Hac ve
        şükürlerinin o nimetlerle ödeneceğinin şuuruna va-  umreyi birbirinden ayırmak için hacca, “hacc-ı ek-
        rır. Zekât, zenginin sadece kötü huy ve duygularını   ber” (büyük hac), umreye “hacc-ı asgar” da (küçük
        gidermekle kalmaz, onun malını da başkalarının      hac) denir. Halk arasında ise arefesi cumaya rast-
        haklarından temizler. Zenginin malında fakirin ve   layan haccın hacc-ı ekber olduğuna dair yaygın bir
        ihtiyaç sahibinin hakkı bulunduğundan bu hak ay-    kanaat bulunmaktadır. Umrenin faziletiyle ilgili
        rılıp verilmedikçe mal temizlenmiş sayılmaz.        olarak Resûl-i Ekrem “Umre, daha sonraki umreye
                                                            kadar, ikisi arasında işlenen günahlar için kefâret-
        Hac                                                 tir. Allah katında makbul haccın karşılığı ise ancak

        Hac sözlükte “kastetmek, yönelmek” anlamına         cennettir” (Buhârî, “Umre”, 1; Müslim, “Hac”, 437)
        gelen bir kelimedir. Fıkıh terimi olarak ise hac,   ve “Hac ve umreyi birbirine ekleyin (peş peşe bir-
        “Mekke  şehrindeki  Kâbe’yi  ve  civarındaki  kutsal   likte yapınız); çünkü bunlar körüğün demir, altın
        sayılan özel yerleri, özel vakit içinde, usulüne uy-  ve gümüşteki kiri, pası gidermesi gibi, yoksulluğu
        gun olarak ziyaret etmek ve yapılması gereken di-   ve günahları giderir. Makbul bir haccın karşılığı
        ğer menâsiki yerine getirmek” demektir. Bunların    ancak cennettir” (Tirmizî, “Hac”, 2: Nesâî, “Hac”,
        hepsine birden hac törenleri anlamında “menâsi-     6) buyurmuştur.
        kü’l-hac” denir. İslâmiyet’in beş esasından biri olan   Kaynak: TDV, İlmihal I+II
        hac, hicretin IX. yılında farz kılınmıştır. Haccın
    40
   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45