Page 202 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 202

I
                       B
                             L
         A  L  A      İ Ş L EN İ Ş İ    I                                                    ÖĞRENME ALANI: İBADET
                                   I
                                G
         DER SN
                                     S
                                                                                              ÖĞRENME ALANI: IBADET
        ISLÂM’DA DUA                                        ifadelerinin biri zikir ve saygı, diğeri herhangi bir
                                                            dilek olmak üzere iki unsuru bulunduğu görülmek-
        Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi yerde geçen dua kelime-     tedir. İbn Manzûr, “sübhânallah, elhamdülillâh, lâ
        siyle birlikte bazı âyetlerde da‘vâ ve da‘vet kelime-  ilâhe illallah” gibi Allah’a saygı ve övgü ifade eden
        leri de aynı anlamda kullanılmıştır; ayrıca pek çok   sözlerde açıkça olmasa bile zımnen bir mükâfat ve
        âyette dua kökünden fiiller yer almıştır. Bu âyet-  sevap temennisi bulunması dolayısıyla bunların
        lerde dua ve türevleri Allah’a yakarma, istek ve    da dua sayıldığını belirtir. Ancak İslâm âlimleri,
        ihtiyaçlarını arzederek O’nun lutfunu dileme, ça-   genellikle duadaki dilek ve istek unsurunu ikinci
        ğırma, seslenme, davet etme, ibadet etme, yardıma   derecede önemli görerek diğer dinî faaliyetler gibi
        çağırma, bir durumu arzetme, Allah’ın birliğini     duada da Allah’a saygıyı, Allah’ın üstün gücü, son-
        tanıma, isnat ve iddia etme anlamlarında kullanıl-  suz zenginliği karşısında kulun kendi hiçliğini,
        mıştır (bk. M. F. Abülbâki, Mucem, “dav” md.).      yoksulluğunu ve Allah’ın inâyetine ihtiyaç hisset-
        Dua ve türevleri bu anlamlarıyla hadislerde de sık   mesini ön plana çıkarmışlardır. Duanın bu muhte-
        sık tekrar edilmiştir (bk. Wensinck, Mucem, “dav”   vasından dolayı Hz. Peygamber’in, “Dua ibadetin
        md.). İbn Manzûr, dua etmenin başlıca üç şeklinin   özüdür” (Tirmizî, “Daavât”, 1) meâlindeki hadisi
        bulunduğunu belirterek bunları şöyle sıralamıştır:   bütün  ilgili  kaynaklarda  önemle  zikredilir.  Yine
        1. Allah’ın birliğini dile getirme ve O’nu övgüyle   aynı sebeple bütün müfessirlerin yorumuna göre
        anma. 2. Allah’tan af, merhamet gibi mânevî is-     iki âyette (el-En‘âm 6/ 52; el-Kehf 18/28) İslâm’ın
        teklerde bulunma. 3. Allah’tan dünyevî nimetler     en önemli ibadeti olan namaz dua kavramıyla ifade
        isteme (Lisânü’l-Arab, “dav” md.). Aynı müellif,    edilmiştir. Esasen İslâmî literatürde “namaz” anla-
        genellikle “Yâ Rabbi, Allahım” gibi hitap ve çağrı   mında kullanılan salât kelimesinin asıl mânası du-
        ifadeleriyle başlayan veya Allah’ı övgüyle anan her   adır; ayrıca birçok âyette genel olarak Allah’a iba-
        sözün -içinde bir dilek ve istek bulunmasa da- dua   det için dua kökünden türemiş fiillerin kullanıldığı
        olduğuna işaret ederek buna Hz. Peygamber’in        görülür.
        arefe günüyle ilgili bir hadisinde geçen, “Arefede
        benim duam ve benden öncekilerin duası ‘Lâ ilâhe    Dua insanın Allah’a kulluk faaliyetlerinin esas un-
        illallahü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l-mülkü ve le-  surudur ve İslâm literatüründe genel anlamda dua
        hü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ sözüdür”   terimi, bu unsurun değişik kavramlarla anlatılan
        şeklindeki açıklamasını delil gösterir; bundan do-  çeşitli görünüşlerini de ifade eden geniş bir muh-
        layı tehlîl (lâ ilâhe illallah), tahmîd (elhamdülillâh)   teva kazanmıştır. Dua fiiline beraber kullanıldığı
        gibi dinî ifadelere İslâmî gelenekte dua denildiğini   mef‘ulleriyle bakıldığında bu kavramın dinî muh-
        hatırlatır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de de (Yûnus     tevası  açıkça  görülür.  Buna  göre  dua  kulun  Al-
        10/10)  müminlerin  cennetteki  dualarının  Allah’ı   lah’tan bir şey dilemesi, Allah’ı istemesi, Allah’ı
        tâzim ve tenzih sözleriyle (sübhânekellahümme)      yardıma çağırması, anması demek olur. Başka bir
        başlayacağı, yine onların dualarının övgü sözleriyle   ifadeyle  kul,  içinde  bulunduğu  şartların  tesiriyle
        (el-hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn) biteceği bildiril-  bir şey için veya Allah için Allah’a yönelmektedir.
        miştir.                                             Bu durumda dua kavramı, İslâmî dönemde yeniden
                                                            teşkil edilen semantik alan içinde dinî duygu ve
        Râgıb el-İsfahânî, sözlük anlamıyla dua kelimesi-   yönelişin birbirine komşu olan zikir, tesbih, hamd,
        nin nidâ ile anlam yakınlığı olmakla birlikte ıstı-  senâ, şükür, tövbe, istiğfar, istiâze vb. görünüşleri-
        lahî mânadaki duada daima tâzim ve tâzimle bir-     nin genel çerçevesini oluşturmaktadır. İnsan içinde
        likte istekte bulunma anlamının mevcut olduğuna     bulunduğu zor ve sıkıntılı durumlardan kurtul-
        dikkat çeker ve buna müslümanların Hz. Peygam-      mak, kötü durumlara mâruz kalmamak için Allah’ı
        ber’i çağırırken (dua) saygılı bir ifade kullanma-  hatırlar, aczini, güçsüzlüğünü ve kusurlarını sa-
        larını emreden âyeti (en-Nûr 24/63) delil gösterir   mimiyetle itiraf ederek O’ndan yardım ister (zikir,
        (el-Müfredât, “dav” md.). Esasen duanın aynı za-    istiâze, istiâne). Kötü durumdan  kurtulma isteği,
        manda zikir sayılması, hatta İslâm literatüründe    onu işlediği günah ve kusurlar sebebiyle pişmanlık
        çoğunlukla “ezkâr ve ed‘iye” gibi ifadelerle bu iki   duymaya ve kalbini temizlemeye, Allah’ı övüp yü-
        kavramın birlikte kullanılması duanın içerdiği bu   celtmeye, af dilemeye sevkeder (zikir, tesbih, hamd,
        saygı unsurunun bir sonucudur. Bu şekilde  dua      senâ, tövbe, istiğfar). Bazan sıkıntıdan kurtulduğu,
   202
   197   198   199   200   201   202   203   204   205   206   207