Page 208 - Camiye Gidiyorum1 Öğretici Kitabı
P. 208

A  L  A  N    B   I  L  G  I  S  I                                                   ÖĞRENME ALANI: IBADET





        türlü dua davranışında edebin esasını kulun kibir,   ğünü (Buhârî, “Daavât”, 23; Tirmizî, “Daavât”, 11);
        gösteriş, kabalık ve gaflet gibi ahlâkî kusurlardan   bazan hamd, tekbir, tesbih ifade eden sözleri belli
        temizlenmesi teşkil eder. Bir âyete göre Allah’ın   sayıda tekrar ettiğini ve bunu yaparken parmak
        huzurunda  olanlar  büyüklenmezler,  aksine  O’nun   boğumlarını kullandığını söylemişlerdir (Tirmizî,
        büyüklüğünü anarak secde ederler. Yine Allah’ı      “Daavât”, 72). Bununla beraber Resûlullah sayılı
        anan kimsenin  huşû  içinde yalvarma  vaziyeti  al-  tesbih işinin çok vakit almasına taraftar olmamış,
        ması, O’nu saygıyla ve sesini yükseltmeden anması   bunun yerine “yaratıklar sayısınca” veya “Allah’ın
        gerekir; aksini yapmak ise gaflettir (el-A‘râf 7/205,   arşı ağırlığınca” gibi geniş kapsamlı ifadelerle üç
        206). Duanın gönülden ve gizlice yapılmasını iste-  kere tekrar etmenin kâfi geleceğini (Müslim, “Zi-
        yen başka bir âyette de bunun aksine bir hareket,   kir”, 79; Ebû Dâvûd, “Salât”, 359; Tirmizî, “Da-
        Allah’ın hoşlanmadığı bir iş ve haddi aşmak olarak   avât”, 89, 114, 121), ayrıca bir isteği arzetmeden
        nitelendirilmiştir.  Kul  dua  ederken  Allah’a  karşı   önce Allah’a hamdü senâ etmenin ve peygamberine
        korku ve saygı içinde bulunmalı, aynı zamanda is-   salâtü selâm getirmenin uygun olacağını söylemiş-
        tekli ve ümitli olmalıdır (el-A‘râf 7/55, 56). Riva-  tir (Ebû Dâvûd, “Salât”, 358).
        yete göre, yüksek sesle tekbir getirmeye başlayan
        bazı müslümanlara Hz. Peygamber engel olmuş         Şükür
        ve, “Sizler sağır ve uzaktaki birine değil her şeyi   Sözlükte “yapılan iyiliği bilmek ve onu yaymak,
        duyan ve gören Allah’a dua ediyorsunuz” demiştir    iyilik edeni iyiliğiyle övmek; minnettarlık” anla-
        (Buhârî, “Daavât”, 50; Tirmizî, “Daavât”, 58). Bu   mındaki şükr terim olarak “Allah’tan veya insan-
        konuyla ilgili bir âyette Allah’ın insanlara yakın   lardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettar-
        olduğu, O’nun dua edenin duasına karşılık verdiği   lığını ifade etme, nimete söz ve fiille mukabelede
        belirtilmiştir (el-Bakara 2/186). Hz. Peygamber     bulunma, Allah’a itaat edip günah işlemekten uzak
        ayrıca kişinin duayı duyarlı bir kalple yapmasını,   durmak suretiyle nimetin gereğini yapma” şeklinde
        isteğini kesin ve sade bir dille belirtmesini, kabulü   tanımlanmıştır (Fîrûzâbâdî, el-Kamûsü’l-muhît,
        için acele etmeyip taleplerine ısrarla devam etme-  “şkr” md.; Lisânü’l-Arab, “şkr” md.; Fahreddin er-
        sini, yerine göre isteklerini üç defa tekrarlamasını   Râzî, XIX,  86).  Kuşeyrî,  tasavvufun  önde gelen-
        tavsiye etmiştir (Buhârî, “Daavât”, 20-22; Tirmizî,   lerinin şükrü  “derin  bir  saygıyla  nimet  sahibinin
        “Daavât”, 12, 66).                                  iyiliğini anmak” diye tarif ettiklerini belirtir (er-
                                                            Risâle, II, 489). Türkçe’de Allah’a karşı minnet-
        Allah huzurunda kulun nasıl bir edep içinde dua     tarlık için şükür, insanlara karşı minnettarlık için
        edeceği veya  ettiği duanın  hangi  şartlarda kabul   teşekkür kelimeleri kullanılır. Şükrün karşıtı küfr-
        göreceği konusunda ilgili kitaplarda maddeler ha-   dür (küfrân) (nimeti inkâr etme, nankörlük). Şükür
        linde bazı esaslara yer verilmiştir. Buralarda dua-  hamd (övgü) kavramına yakın bir anlam taşımakla
        nın  konusu, vakti,  yeri,  başlama  ve  bitirme  şekli,   birlikte hamdin kapsamı daha geniştir. Nitekim bir
        duada vücudun alacağı durum üzerinde uzunca         kimse hem iyilikleri hem güzel nitelikleriyle övü-
        durulmuştur. Gazzâlî, duanın gönülden, gizlice      lür; şükür veya teşekkür ise sadece iyiliklere karşı
        ve alçak sesle yapılması esaslarını da içine alan on   gösterilen minnettarlığı anlatır (İbnü’l-Esîr, II,
        maddelik bir “âdâb” listesi vermektedir. Buna göre   493). Râgıb el-İsfahânî üç türlü şükürden bahseder.
        dua mübârek vakit ve yerlerde, kıbleye dönülerek    Nimeti hatırda tutmak kalple şükür, nimeti vereni
        ve Allah’ın adıyla başlanarak, günahlara pişmanlık   övgüyle anmak dille şükür, nimet sahibine lâyık ol-
        duyularak yapılmalı, kabulü için acele edilmemeli,   duğu şekilde karşılık vermek organlarla şükürdür.
        kabul edileceğine inanılarak dua ısrarla sürdürül-  Ona göre Sebe’ sûresinin 13. âyetinde geçen, “Ey
        melidir (İhyâ, I, 304-309).                         Dâvûd ailesi! Şükür için çaba gösterin” meâlin-
                                                            deki ifade ile şükrün bu üç çeşidine işaret edilmiş-
        Diz  çökerek elleri yukarı kaldırmanın  ve içe  ka-  tir. İsfahânî diğer bir açıdan şükrü yine üçe ayırır.
        panıp Allah’a övgü ve dualarını yöneltmenin ge-     Kendinden üstte olana şükür hizmet, övgü ve dua
        nel ve tabii dua vaziyeti olduğu söylenebilir. Hz.   ile, aynı seviyede olana iyiliğe iyilikle karşılık ve-
        Peygamber’i dua ederken görenler, bazan onun        rerek, aşağı seviyede olana ise onu ödüllendirmekle
        koltuk  altları  görülecek şekilde  ellerini  yukarıya   olur (el-Müfredât, “şkr” md.; ez-Zerîa ilâ mekâri-
        kaldırdığını, duadan sonra ellerini yüzüne sürdü-   mi’ş-şerîa, s. 279).
   208
   203   204   205   206   207   208   209   210   211   212   213